Merhaba, her bölüm bişeyler açıklıyorum jsdgfhs Geçen bölüm 27 vote olmuş. Umarım bölümler 100 voteyi görür. Bunu en içten dileklerimle diliyorum. Herkes benim için sadece 1 arkadaşına önerip, okutsun. Başka hiçbir şey istemiyorum. +30 gibi bir vote gelirse çok mutlu olurum. Bol bol yorum yapın, bir daha ki bölümde ithaf yapacağım.
Keyifli okumalar!
Kendimi sucuk olmuş sekilde eve attığımda hiçbir değişiklik olmadığını fark ettim. Dün etrafa yaydıgım cips paketleri ve film cd'leri bile aynı yerdeydi. Neye üzülecektim tanrı aşkına? Ted, ne haltıma aklımı karıştırmıştı ki? Ama Harry neredeydi? Kafayı yemek üzereydim. Telefonumun cebimde titremesiyle ufak çaplı bir şokla elime aldım. İsmini ekranda görmek bile nefesimi kesmişti.
"Harry!" dedim kızgın olduğumu belirten bir ses tonuyla.
"Nerelerdes-"
Sözümü keserek "Geliyorum," dedi.
"Sana teşekkür borçluyum."
Ne için diyeceğim sırada telefonun kapandığını belirten dıt-dıt-dıt sesi kulağımda yankılandı. Sesinin tınısına bile hasrettim oysa. Birkaç günde oluşturduğum enkaza bakıp, surat buruşturdum. Artık bir el atmalıydım.
Her yer eski halini aldığında mutfağa girdim. Harry'le mutfak fantezimiz zihnimde film karesi gibi canlandığında kıkırdamama engel olamadım. Yapacağım en kolay iş olarak patatesleri ve dolaptan kıymaları çıkardım.
Bilirsiniz, patates kızartması ve köfte? En sevdiğim ikili. Mutfakla savaşımı da bitirdiğimde, derin bir nefes aldım. Şimdi sıra kıyafetimi değiştirmekteydi.Koşar adımlarla dolabıma ilerledim. Ne giyecegim belliydi aslında. Harry'le ilk kez beraber olduğumuz gün giymiş olduğum elbiseyi giyinecektim. Bu sefer nedense her şey daha iyiye gidecek diye düsünüyordum. Fazla oyalanmadan saçlarımı da salık bırakarak aşağı indim. Her şey hazırdı. Gözümle etrafı iyice süzüp kontrol ettim. Pekala eksik olan şey Harry'di. Nerede kalmişti bu tanrı aşkına? Kendimi koltuğa atıp, kollarımı dizlerimde birleştirdim. O şekilde ne kadar oturup-uyuduğumu bilmesem de kendime geri geldiğimde saat gece 1'i geçiyordu. Etrafıma bir kez daha göz gezdirdim. Gelmemişti işte. Yine. Gelmemişti. Ağlamak istiyordum. Onu ozlemiştim ve o yoktu. Yok.
Yok.
Yok.
Masada akşam yakmış olduğum ama şuan erimiş olan mumlara ve buz gibi olmuş yemeklere baktım. Yine ağlamak istedim. Biraz nefes almak için bahçeye çıktığımda asıl nefesimin kesildiğini hissettim. Uyuştuğumu. Hatta öldüğümü.
"Sarah" diyebildim zorla. Üvey kuzenim olan Sarah.
Dudakları, Sarah'ın dudakları üzerinde gezinirken, avucumu hıçkırıklarımı bastırmak için, elime götürdüm. Sarah beni fark ettiğinde gözlerini irice açarak, bana döndü. Bu otomatik olarak Harry'nin de bana dönmesine sebep olmuştu.
"Kuzen!" dedi Sarah gülerek yanıma yaklaşırken.
Saçını tutup yerden sürüklemeliydim. Kesinlikle.
"Üvey kuzen" diye düzelttim.
Gözlerimi Harry'den bir an ayırmadim. Suratında oluşmuş pişmanlık ifadesini bile son kez görmeye değerdi. "Seni," dedi gülerek ve Harry'i elinden tutarak karşıma dikti.
"Sevgilimle tanıştırıyım."
Kafamı aniden üzerlerine diktim. Yutkunamadım. Sevgilisi? Harry'nin? Tek kelime bile edemedim. Ne diyecektim 'hayırlı olsun' falan mı? Şu anda ağlamadan dimdik karşılarında durmam bile mucizeydi. Sıcacıl bir şeyin kasıklarımdan kalbime doğru sancıdığını hissettim. Ya da hissedemedim. Ruh gibiydim. Yan evlerden birinde çalan müziğe kulak verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİME GELEN ÖĞRETMEN
FanfictionYumruklarımı göğsüne indirmeye devam ederken hıçkırarak ayaklarının dibine çöktüm. "Senin için neyim ki zaten?" dedim avuçlarımla gözlerimi kapatıp. Yanıma çöktüğünü hissettim. Eliyle yüzüme dokunurken aldığım cesaretle ayaklandım."Senin için neyim...