Bu bölüm tek yorumu yapan -black- di. Çok teşekkür ederim, iyi ki varsın.
Londra’nın alışık olduğum havası, bu sefer titrememe neden olmuştu. Burayı özlemiştim. Yani aslında hatıralarımı özlemiştim. YANİ ASLINDA HARRY’İ ÖZLEMİŞTİM, tamam mı? Ve o mektuptan sonra bir çok şey değişmiş gibi hissediyordum. Ted’in evine doğru yürürken, yolda gördüğüm taşları bir bir etrafa saçmaya başladım. Evet, bunu en son yaptığımda Alfred, beni bırakıp gitmişti. Hafızamda canlanan görüntüyü dağıtmak istercesine kafamı iki yana salladım. Kim bilir şimdi ne yapıyordu? İçimde yok olmuş bir şey, aniden boşlukta hissetmemi sağladı. Evet, birçok kötü anı yaşamıştım ama hepsi şu an geride kalmıştı. Hayatımda hatırladığım tek şey sürekli ağlamamdı. Sulu gözlü olabilirdim ama yaşadıklarımı kabullenerek onlarla güçlenen bir insan değildim. Ve acılarımda hiç geçmiyordu. Sadece zamanla onlarla yaşamaya alışıyordun ve onlarla güçlü olmayı öğreniyordun. Her düştüğümde kalkıp daha güçlü olmam gerekiyordu ve öyle yapmaya çalışıyordum. Babam öyle isterdi. Güçlü bir kızının olmasını.
“Peki annen?” dedi iç sesim.
“Canı cehenneme, şekerim.”
Ellerimi cebime yerleştirerek, bahçenin önünde dikildim. Amanda’yı patakladığım anı tam karşımda yaşıyormuş gibi hissetmek, vahşi bir hayvan gibi hissetmeme de neden olmuştu. Ama en azında Harry’nin gerçekleri öğrenmesini sağlamıştık. Sahi bir de şu CD’yi kimin yaydığı olayı vardı ama Harry’nin yapmadığına emindim. Yani, o yapmazdı değil mi?
“Orada dikilmeye devam etmeyeceksin değil mi Bayan Mellery?” Ted’in kollarını açmış bana baktığını fark ettiğimde gülümseyerek ona doğru koştum. Kolları arasına girdiğimde, huzurla iç çektim. Sanırım tek özlediğim kişi Harry olmamıştı.
“Tedy’cik,” dedim iç çekerek.
“Gebbie’cik.” Dedi. Kıkırdaması kulağıma hoş bir tını bırakmıştı.
“Seni çok özlemişim salak.” Kafamı kaldırarak güldüm ve saçlarını karıştırdım.
“Ben de seni salak.” Suratına yayılan sırıtışı izleyemeden koca parmaklarını saçıma geçirip, iki yana savurdu.
Elimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken, kaşlarımı çattım. “Çok kötüsün.”
“Evet, Ben kötü çocuğum.” Göz kırparak sırıttı.
“Fazla vaktim yok, okula geri döneceğim. Şu çok önemli meseleyi konuşsak?” Boğazımı temizleyerek, ciddi bir tavır takındım. Ben ve ciddilik pek kulağa hoş gelmez, biliyorum.
“İçeriye geçelim o zaman?”
Kafa sallayarak açık kapıdan içeri girdim. Hiçbir şey değişmemişti. Her şey aynı bıraktığım gibi. Acıyla gülümsedim. Buraya gelmek pek doğru bir fikir değildi, sanırım.
Oturduğu koltuğun yanına oturarak “evet?” dedim ve kaşlarımı kaldırdım.
Çok kısa biliyorum ama şu da varki bir bölüm 23 oy bir bölüm 30 küsür oy alıyor cidden bunu anlamıyorum. Bunlar önceden yazılmış bölümler, o yüzden bana sövmeyin. Okuyan herkes vote versin. Umarım yorum yaparsınız, hepinizi öpüyorum! :))
NOT: GİF ÇOK TATLIIII. d:Dd:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİME GELEN ÖĞRETMEN
FanfictionYumruklarımı göğsüne indirmeye devam ederken hıçkırarak ayaklarının dibine çöktüm. "Senin için neyim ki zaten?" dedim avuçlarımla gözlerimi kapatıp. Yanıma çöktüğünü hissettim. Eliyle yüzüme dokunurken aldığım cesaretle ayaklandım."Senin için neyim...