Koskocaman hayal kırıklığıyla merhabalar. Oyların sayısı düştü. Geçen bölüm 2 günde 30 vote oldu ama bu bölüm 3 gün olmasına rağmen 30 vote de kaldı. Size zorla bir şeylere oy verin diyemem hakkım yok ama okuyorsanız lütfen oy vermekten ve yorum atmaktan kaçınmayın. Çünkü böyle olunca üzülüyorum. Yanlış bişeyler yaptığımı düşünüyorum. Diğer bölümde de en uzun yoruma ithaf vereceğim. Umarım okuyan herkes oy butonuna basar ve yorum yapar.
Bu bölüm en uzun yorum onun olduğundan dolayı OyaCansever'e ithafen yazılmıştır.
KEYİFLİ OKUMALAR!
Bıkkınlıkla ve umursamaz tavırlarla, adımlarımı öğretmenler odasına doğru sürükledim. Kapıyı birkaç kez tıklatıp, kafamı içeri uzattım. Kıvırcık ve Bayan Fawer? Pekala, ne halt dönüyordu burada? Tamamen içeri girdiğimde bana sinirle bakan iki çift göz -yeşil olanların yeri ayrı- yüzünden titredim. Elinde ki sınav kağıdını bana doğru fırlatan, Bayan Fawer'a karşın, gözlerimi irice açtım.
"Harry'nin bu sınav notu ne?" dedi sert bir ses tonuyla. Gözleriyle beni kesinlikle bin defa öldürmüştü. Elime aldığım kağıda göz ucuyla baktım. Boş. Bomboş. Gözlerimi Harry'a çevirdim, daha sonra Bayan Fawer'a mahçupca bakıp, alt dudağımı dişledim. Harry, üzerinde ne tür bir cinayet işleseydim? Üstüne kızgın yağ döküp, arabanın altına atardım, sonra kafasını koparırdım, daha sonra her yerini delik deşik ederdim, daha daha sonra da yabani kuşlara verip cesetini yedirirdim, çok çok daha sonra... pekala gerçek dünyaya dönmeliydim.
"Efendim..." dedim kafamı eğerken.
"Sen Harry'a ders vermiyor musun!" Gözlüklerinin üstünden, yeniden beni defalarca öldürdü.
"Veriyor." dedi Harry hışımla ayağa kalkarken. "Seni koca kıçlı, ben o kağıdı sınava girmek istemediğim için boş verdim."
Ağzım bir karış açılmış, ona baktım. O da bana.
"İkinizi de disipline vereceğim." diye bağırdı Bayan Fawer. Dilini kesip ona yedirmek istedim. Harry, ukalaca sırıtıp kapıyı çarparak çıktı.
"Ve sen Mellery," diye tısladı. "Bundan sonra her gün Harry'a ders vermeye gidiyorsun."
"Hayır," diye çıkıştım. "Asla. Bunu yapamam!"
"Tabii son sene sınıfta kalmak istiyorsan neden olmasın?" Alayla sırıttı. Gözlerimi devirdim. Sürtük diye geçirdim içimden. Ben. Buna. Nasıl. Katlanabilirdim? Binlerce anım olan eve nasıl gidebilirdim? Sarah'ı o evde görmeye nasıl dayanabilirdim? Yeniden seslice küfür savurarak odadan çıktım. Tam karşımda Harry'i görmemle, duraksadım. Ellerini cebine koymuş, duvara yaslanmıs ve gözleriyle gözlerimi delip geçmek istercesine bakıyordu.
Bu şahane haberi (!) ona da anlatmalıydım, değil mi? Tam karşısına dikildim. Dudaklarımı ıslatıp, ne diyeceğimi bilmeden konuştum.
"Harry, sevişmemiz gereken bir konu var." Dudaklarının arasından ufak bir kıkırtı çıktığında ne saçmaladığımın farkına varıp, toparlamaya çalıştım. "Yani konuşmamız ge- gereken demek iste- istedim." Pekala, iyice batırmıştım. Dudaklarını yalayıp, bileğimi sıkıca kavradı.
"İlk fikri daha çok sevdim." Hızla beni duvara yapıştırırken, ellerini iki yanda birleştirdi. Üstünde ki erkeksi koku teninde ki vanilya kokusuyla birlikte birleşip burnumu esir almış, beni arzuyla dolduruyordu. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyordum.
"Bende ikincisini te- tercih e-ederim." dedim titrek sesimle. Suratlarımız arasında ki mesafeyi azaltırken, nefesimin kesildiğini hissettim.
"Beni öpmek istiyorsun," dedi tahrik edici bir ses tonuyla. Evet, aptal çok istiyorum çok demek istedim, ama yanlış olduğunu hatırlayıp kendime engel oldum.
"Biliyor musun Gebb," dedi geri çekilirken. "Neden sen yanımdayken bile Sarah'a geri döndüm?" Göz ucuyla koridorun ucunda bizi izleyen Ted'e baktı. O ne ara gelmişti?
"Ne saçmalıyorsun?" Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.
"Çünkü o, herkesin altına yatacak kadar sürtük değildi."
Bir an dondum.
"Ne?"
"Senin başkalarıyla sevişecek konuların olabilir, Mellery. Kendine iyi bak." Ted'e pis bir bakış atıp, uzaklaştı. Hani bazen öyle zamanlar olur, hiçbir şey hissedemezsiniz. Yaşadığınız acıyı, ağlamak istediğinizi, hicbir seyi hissedemezsiniz. Sadece durursunuz ve yaşadıklarınızı hazmetmeye çalışırsınız. Şu an aynı onu yaşıyordum.
"Gebbie, cevap ver artık. Korkuyorum!" Ted'in bağırmasıyla girdiğim kara delikten çıkıp, bakıslarımı ona çevirdim.
"Neden, ağlıyorsun, ne oldu?" Ha? Ellerimi yanağıma sürmemle, ıslaklığı fark edip kendime gelmeye çalıştım. Ağladığımın bile farkında değildim. Yüzümü, omzuna bastırdım.
"Başkalarıyla birlikte olduğumu düşünüyor," dedim boğuk sesimle.
Ayaklarımın tutmadığını düşündüm. Boğazımda biriken bir şeyler vardı ve gitmiyolardı.
"Sen gerçekten başkalarıyla oldun-"
"Hayır," dedim kafamı kaldırıp. "Ondan başkası hiç olmadı. Yemin ederim. Yemin ederim." Ağlamayı kesmek için dudaklarımı kanatana kadar ısırdım.
"Elbet gerçegi öğrenecektir." dedi. Kocaman parmaklarıyla, saçlarımı geriye doğru itti. "Bu oyun bana onu geri kazandırmayacak. O beni hiç sevmedi Ted." diye fısıldadım ve yere çöktüm. Sırtımı buz gibi duvara yaslarken, ayaklarımı bağdaş yaptım. "O hiç benim olmayacak." Benim gibi yere çöküp, bağdaş kurdu ve elimi avucunun içine aldı. "Bunu bilemezsin Gebbie." "Sürtük olduğumu düşünüyor. Sürtük. Sürtük. Sürtük!" hışımla ayağa kalktım. Ona nasıl sürtük olunur gösterecektim. Gerçek bir sürtük nasıl olunur, gösterecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİME GELEN ÖĞRETMEN
FanfictionYumruklarımı göğsüne indirmeye devam ederken hıçkırarak ayaklarının dibine çöktüm. "Senin için neyim ki zaten?" dedim avuçlarımla gözlerimi kapatıp. Yanıma çöktüğünü hissettim. Eliyle yüzüme dokunurken aldığım cesaretle ayaklandım."Senin için neyim...