31. BÖLÜM

4.9K 183 22
                                    

Uzun yorumlarından dolayı;

-black-

-Harry_Curly_1907

-My_Worlddd

Sizden başka kimse yorum yapmıyor. Binlerce kez teşekkür ederim, yanımda olduğunuz için. Siz olmazsanız sayfayı kapatıp gideceğim.

Keyifli okumalar!

İçeri geçerek evin içinde göz gezdirdim. Biraz evi dolaştıktan –ya da karıştırdıktan- sonra da odun toplayabilirdim. İlk katta sadece salon, mutfak ve bir oda vardı. Kapıyı açtığımda buranın Harry’nin odası olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Aynı onun gibi kokuyordu. Odaya girdikten sonra beyaz tahta kapıyı arkamdan kapattım. Siyah ve mor renklerin hâkim olduğu yatağına usulca oturdum. İki kapaklı bir dolap, küçük bir şifonyer, bir tane de masa vardı. Daha çok kafa dinlenmek için gelinen bir yer gibiydi. Masanın üzerinde rastgele atılmış kâğıtlara doğru ilerledim ve arkası dönük bir taneyi elime aldım. Her şeyi beklerdim. Okul notu, gereksiz karalamalar… her şeyi beklerdim ama karakalemle çizilmiş kendi resmimi beklemezdim. Gözlerim irice açılırken, nabzım patlayacak derecede hızlandı. Kâğıtların arasında deri kaplı defteri gördüm sonra. Kâğıt elimden yağ gibi kayarken, zorlukla masanın ucuna tutundum.

En son bu defteri okuduğumda her kızla oynadığını ve Sarah’ı sevdiğini yazmıştı. Tam bir enkaza dönüşmüştüm. Acıyla suratımı buruşturdum. Ellerim kapağını açmak için direnirken, kendimi yatağın üstüne attım. Derin bir nefes aldım. Oksijenin burnumdan girip soluk borumdan ilerleyerek ciğerimi yakmasını bekledim. Kalbim korkuyla milyon defa çarpıyordu. Bir sarsıntıyı daha kaldıramazdım.

Kapağı sakince kaldırdım. Ön sayfadaki çoğu kağıt yırtılmıştı. Yaprakları tek tek kontrol ettim.
Bomboştu.
En arkaya geldiğimde birkaç sayfa yazılmış yazıyla, gözlerimi kapattım. Boğazımdan kalbime doğru akan sıcacık bir duygu vardı ve bu içimin buz kesmesine sebep oluyordu. Yeniden gözlerimi aralayıp, kendimi toparlamak için bekledim.

“Biliyorum bu yazıyı hiç okumayacaksın. Ben yine de okuduğunu hayal ederek yazacağım, Gebbie.”

Tanrım diye, fısıldadım çatallaşmış sesimle. Lütfen daha fazla yaralanmayayım!

Son sayfayı yeniden açtım ve okumaya başladım.

“Aldım hayalini karşıma, seni düşünerek yazıyorum. Binlerce hayale oturttuğum kıza uzaktayım. Ben hislerini söylemeyi beceren biri hiçbir zaman olmadım. Gerçi yazmayı becerdiğimde pek söylenemez. Ama şuan sen Amerika’dayken aldığım her nefes ciğerlerime fazla geliyor. Sanırım şu hayatta yaptığım en iyi şey seni sevmek oldu. Bu öyle bir his ki, açıklayamıyorum. Şimdi senin için sayfalarca yazı yazabilirim. Gülerken kısılan gözlerinden başlarım anlatmaya mesela. Bana bakarken gözlerinin içinin parlamasını, sinirlenirken tek kaşını kaldırmanı, utandığında al al olan yanaklarını, yüzümü incelerken dudağının hafifçe yukarı kıvrılıp sonra sırıtışının genişlemesini, kahkahanda ki beni yakıp küle çeviren o mükemmel tınıyı, boynunun girintisinde sana has olan cennet kokusunu, uzun kirpiklerinin sık sık kırpışırken elinle gözünü ovalamanı, sıkıldığında gözlerini etrafında gezdirişini, ağlarken boğazında patlayan hıçkırıkların canımı nasıl yaktığını, dudakların dudaklarımı bulduğunda buklelerimin arasında dolaşan ufak parmaklarını, uyurken hep sağ kolunun üzerine uzandığını… her şeyini anlatabilirim ciltlerce kitaba.
Göz bebeklerinden kalbine tırmandığım kadın, parmak uçlarından başlayıp, bütün yüz hatlarını ezbere bildiğim kadın…
Tek bir gözyaşını gördüğümde içimdeki okyanusta kayboluyorum ben.
Her şeyine ayrı aşığım ben. Gebbie diye bir hastalık varsa, kesinlikle öyle bir hastalığım var ve iyileşmeye de niyetim yok.
Sen her zaman en sevdiğim olacaksın.
En sevdiğim, tek sevdiğim, hep sevdiğim, sonsuza kadar seveceğim.
Gülüşünden öpüyorum.
-Harry.”

EVİME GELEN ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin