19. BÖLÜM

6.1K 227 7
                                    

Uzun yorumlarından dolayı ithaf alanlar;

Harry_Curly_1907, Sude_Styles23, -black-, GlTorun

Keyifli okumalar!

Bir süre sadece sustuk. Konuşmadan sadece nefes alışverişlerini telefonda ki hışırtıdan dinledim ve bu bile ağlamam için yeterli bir sebepti.

"Gebbie," dedi. Derin bir nefes alır gibi sustu. Konuşmakta güçlük çekiyor gibiydi. "Orada mısın?"

"Evet." Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırıp, kafamı iki yana salladım.

"Gittin," diye fısıldadı. Sesinin boğuk çıkması gögsüme koca bir kayanın oturduğunu hissetmeme sebep oluyordu. "Benim yüzümden." diye ekledi.

Verecek tek cevap bulamadım. Kendime yumruk atmak istiyordum.

"Ne yapmamı bekliyordun?" dedim sonunda. "Olan onca şeyden sonra, sana 'oradaki ben değilim montaj' dedigim cd'yi okula yaydıktan sonra orada kalacağımı mı?"

"Sen," dedi şaşkınlıkla. "O cd'yi benim okula yaydıgımı düsünüyorsun? O gün de o yüzden bana vurdun?"

 "O cd'deki ben değilim." En az bininci defa söylediğim şey üzerine suratını buruşturdum.

"Biliyorum," dedi çatallaşmış sesiyle. "Sadece ben bunu anlamayacak kadar kör olmuştum."

Sadece sustum.

"Çok aptalım. Senin böyle bir şey yapmayacagını bilmeliydim." Derin bir nefes verdi. "Yemin ederim, o cd'yi kimseye ben vermedim. Yemin ederim."

"Kendi ağzınla söyledin Harry?"

"Sana bahsettiğim şey pastaydı. Sana pasta yapmıştım. 'Ben yaptım' derken kastetdiğim aptal bir cd değildi."

"Ne pastası?" dedim şaskınlıkla karışık.

"Doğum günü. Senin doğum günün için. Sadece önceden yapmayı denemek istemiştim. Doğum gününde daha iyisini yapacaktım ama sen yoksun. Yok." Doğum günüm. Benim doğum günüm! Tanrım, o biliyordu. Ağlayacaktım, harika. "Bana," diye fısıldadı. "O gün beni sevdigini söylerken ciddi miydin? Yani eğer ciddiysen, ben diyorum ki artık biz çı-"

"Hayır," dedim zorla. "Ben ne dediğimi bilmiyordum." Göz yaşlarımı serbest bırakıp, alt dudağımı dişledim.

"Ta-mam" dedi.

 "Benden ne istiyorsun Harry?" diyebildim. Şu durumda konuşmam bile tanrının bir mucizesi olmalıydı.

"Geri gelmeni," dedi düz bir sesle. "O saçma yerden geri gelmeni."

"Burada yeni bir hayatım oldu, mutluyum."

"Bana inanmıyorsun, değil mi? O cd'yi benim yaymadığıma inanmıyorsun!"

"Külkedisi sadece kendi masalına inanır, Hazz. Kötü kalpli üvey annesine değil." dedim sitemle.

"Senin külkedisi olduğun masal da ben orada ki kötü kalpli üvey anne değil; seni ayakkabının tekinden bulmaya çalışan prensin olurum." Daha sonra telefonun kapandığını belirten dıt-dıt-dıt sesini duydum. Yatağa uzanıp, kafamı yastığa gömdüm.

"Ama," dedim hala onunla konuşuyormuş gibi. "Sen çoktan kendi Sindrella'nı bulup, ayakkabısını giydirdin, Külkedisi hala prensin doğru Sindrella'yı bulmanı bekliyor."

ŞİMDİKİ ZAMAN;

Kuruladığım saçlarımı yukarıdan topuz yaparak, yatağa sırt üstü uzandım. Saat gece yarısını geçtiğinden bugün doğum günümdü. Ve içimde belirsiz bir burukluk hissediyordum. Gözlerimi ovuşturarak, uykusunun yedinci aşamasını geçmiş olan Rebecca’ya baktım. Birkaç saat yatakta oyalandıktan sonra –debelendikten sonra da diyebiliriz- artık etrafın iyice zifir karanlık olması ürkmeme sebep oluyordu. Yalnızdım. Önceden gece yarısından sonra ‘doğum günün kutlu olsun’ ‘nice senelere’ mesajları alırdım en azında. Ya da kapıma sürpriz hediyeler bırakılırdı. Telefonumun yanıp sönen ışığına bakamadan, yurdun camına atılan taşla, bağırmamı zorla bastırıp, titreyen bacaklarımı önemsemeden cama çıktım. Bu kimdi tanrı aşkına! Telefonumun sürekli yanıp sönen ışığına kayıtsız kalamayıp, elime aldım.

EVİME GELEN ÖĞRETMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin