Umut

72 60 153
                                    

Mert'in anlatımı.

Karanlık bir gecede insanın içindeki tüm güç ışığı çekilir. Öyle büyük bir karanlık çöker ki, üzerine kurtulamazsın. Gözlerinin önüne kalın bir perde iner, aralayamazsın. Göz gözü görmeyen zifiri karanlıkta ne tarafa adım atarsan, bir şeyelere çarparak düşersin. Düşmek kolay, önemli olan düştüğün yerden kalkmaktır.

Kolay değildir ayağa kalkmak. Karanlık seni içine çeker. Yavaş yavaş bir boşluğa düşersin. Etrafında hiçbir şey yok. Bomboş. Elin, kolun senden izinsin savrulur oradan oraya. Bir şeye dokunma çabasında. Ama yok. Büyük boşluk dört tarafın. Her şey için geç kalmışsındır. Karamsarlık tutmuştur elinden.

Sonra nereden geldiğini bilemedeğin bir ışık hüzmesi belirir, karanlığın bağrını delercesine. Kalkmıştır gözünün önündeki perde. Görüyorsun. Kokuları duyuyorsun. Ama senin için bir anlam ifade etmiyor artık. Bir kaç dakika önce savrulduğun boşluk seni ele geçirmiştir.

Kalbin mahzun. Atıyor sadece. Bir umudu yok. Boşluğun sancılı elleri kalbini avucuna alarak sıkıyordur. Her atışında vücuduna iğneler saplanır. Bütün duyuların senden alınmış gibi hissetmezsin acıyı. Bir boşluktasın. Etrafındaki hiçbir şeyin önemi yok. Yediklerinin, içtiklerinin bir tadı yok. Baktığın güneş bir anlam ifade etmiyor. Sen artık sen değilsin.

Elinden tutan yalnızlıkla birlikte yeni bir dünyaya adım atmışsındır. Tüm yakınların yok. Sevdiğin hiçkimse yok. Onların kalbinde açtığı boşluk seni yutuyor. Yarım kalıyorsun. Yarım bırakmamak için yarıda kalıyorsun. Yarının yok, sadece bu günü yaşıyorsun. Ve sen sana uzatılan eli görmüyorsun. Boşluktan çıkmana izin vermiyorsun.

Ben kendime vermedim izni. Yarıda kaldım yarım bırakmamak için. Kırmamak için kırıldım. Ağlatmamak için ağladım. Bir önemi olmadı başkası için. Ne varlığımla, ne de yokluğumla hayatlarında hiçbir şey değişmedi. Daha fazla yük olmadan kalbime gittim kendimden.

Gitmeyi öyle bir kaç şehir, ülke anlamayın. Sadece bir kaç adım gidebildim. Güçlü bir bağla bağlanmışım gibi yeniden geri çekildim. Her defa yeniden aynı şeyleri yaşarken yoruluyor insan. Daha fazla yorulmamak için kabullendim. Kendimi en yalın halimle kabul ettim. Kimseye anlatma çabasına girmedim. Kimseye kendimi tanıtmadım. Beni tanımak isteyen dikkatli bakar. Benim kendimde görmediklerimi o görer.

Ben bakmayı bilemedim bir başkasına. Bilseydim eğer bulurdum onu. Hem de aradan geçen 2 yılda. Benim gibi yarım kaldı biliyorum. Kendimden çok onu kırdım. Gözünün önünde bir başkasını severek yaptım bunları. Buna rağmen hala seviyor. Vazgeçmiyor. Ben benden vazgeçtim, o bırakmadı.

"Mert bey tüm izinler alındı. Her şey hazır. Projeye başlamak kaldı sadece." Daldığım düşünceden Engin beyin sesiyle sıyrılmıştım. Bir hafta içinde tüm izinler alınmıştı. Hakkını ödeyemem bu konuda çok büyük desteği oldu Engin beyin.

"Teşekkür ederim Engin bey. Ne zaman başlaya biliyoruz?"

"Şimdi başlamanızı pek tavsiye etmem. Havalar soğuyor. Pek erken bitmeyecek. Yazın bir aya biten betonlama işi şimdi 2-3 aya ancak biter. Hem vakit kaybı olur, hem de insanları hasta etmiş oluruz. Ilkbaharda başlamanızı tavsiye ederim." Ben böyle işlerden pek anlamam. Bu yüzden bir büyükten fikir almak daha doğru olur.

"Ben mühendis arkadaşımla bir görüşeyim. Neredeyse 20 yıl önce çizilmiş proje. Üzerinde değişiklik yapılıp yapılmayacağını konuşalım. Onlar bizden daha iyi bilir böyle işleri." diyerek tebessüm ettim. Eda'ya danışsam iyi olur. Kabul ederse onun yapmasını isterim. Gözüm arkada kalmamış olur böylece.

Engin beyle tokalaşıp ofisten çıktım. Kapıda amcamla karşı karşıya gelmiştim. Bana hala kinle bakıyor. 'Bir insan hiçbir zaman değişmez,' sözünün kanıt bulmuş halidir amcam. Değişmesini de beklemem. Tek kelime etmeden yanından uzaklaştım. Bu kadar insanın önünde kavga çıkması hoş değil. Bürodan çıkınca Eda'yı aradım ama açmadı işi var sanırım.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin