Can kırıkları

143 71 301
                                    

Deniz'in anlatımı. 

Doğan her güneş bir parça umudu aşılar insana. Gecenin en karanlık anından sonra doğarmış güneş. Gecenin kefenini yırtarcasına. Umutta öyledir en çaresiz anında karşına çıkar. Umudum tükendi dediğin anda yanıldığını gösterir. Ama bazen de en büyük yanılgı olur umut.

Neden mi? Bittiğini düşündüğün bir olay yaşarsın. Ellerini açıp yalvarırsın seni yaradana: 'Dayanamıyorum Allah'ım bana bir işaret gönder' diyerek. Karşına çıkan her olayı bir işaret sanıp tutunursun umuda. Oysa ki, bir işaret değil onlar. Sen öyle olmasını istediğin için 'Umut' ismini verirsin.

Bir süre sonra gerçeği gördüğün zaman en büyük yıkımı yaşarsın. Umut deyip sımsıkı sarılmasaydın yanılgıya, daha az canın yanardı belki de. Git gide daha çok batıyorsun kendi karanlığına. Sonra. Sonra ne mi oluyor? Asıl umudu göremeyecek kadar kendine dönük oluyorsun.

Kapatırsın kendini yalnızlığın dört duvarına. Ne çalan kapıyı duyarsın, ne de avaz avaz sana bağıran umudu. Bitmiştir senin için her şey. Karanlık bir tutku haline gelmiştir senin için. Belli bir zaman sonra tutunduğun tek dalın olmuştur karanlık. Seni yok ettiğini bile bile sımsıkı sarılırsın. Çünkü uçurumun dibindesin. Hiç düşünmeden bıraktın kendini. Tutunamadın. Tutunmak istemedin.

Belki de bile isteye bıraktın kendini kayalıklara. Canına batan her parça ruhundan birer acıyı söküp almak istercesine sardı tüm bedenini. Farkındaydın belki de yok olmadan yeniden doğamayacağının. Ve bir kadın yok olmadan asla yeniden başlayamaz. Yarasına kendisinden başkasını yara bandı olarak kullanmaz. Öyle güçlü ve tükenecek kadar güçsüzdür bir kadın.

Dersten çıkarak Yusuf hocanın yanına gittim. Içimdeki sıkıntı attığım her adımda daha da büyüyor. Attığım adımlara inat kalbim geri geri gidiyor. Kapısının önüne geldiğim zaman tıklattım. 'Girin' sesi gelince kapıyı açıp girdim.

"Hocam beni çağırmışsınız, bir sorun mu var?"

"Sana da merhaba Deniz. Iyiyim çok şükür, sen nasılsın?" içimde git gide büyüyen sıkıntıdan ben selam vermeyi unuttum. Haklı adam sitem etmekte.

"Sağolun hocam iyi olmaya çalışıyorum. Sorduğum sorunun cevabına gelsek mi?" diyerek tebessüm etmeye çalıştım. Her ne kadar burada hocam olsa da, kurduğumuz arkadaşlıktan dolayı rahat bir şekilde konuşmuştum.

"Otursan iyi olur Deniz. Konu uzun." Sanırım endişelenmekte haklıymışım. Masanın önündeki koltuğa oturarak yüzümü dönmüştüm.

"Sizi dinliyorum hocam." Önce derin derin nefes alıp konuşmaya çalıştı. Konu herneyse canını sıktığı belli. Konuşamayıp ayağa kalktı. Bir süre camın önünde bekledikden sonra karşıma oturup derin nefes aldı.

"Bunu anlatmak benim için gerçekten çok zor bir durum. Seni nasıl böyle bir durumun içine düşürdüm inan anlamış değilim. Senden çok ama çok özür dilerim." Bazen bilmeden bir başkasının canını yakarsın. Kuru bir özür diler dudakların. Oysa kalbin farkındadır bir özrün kırılan bir parçayı tamir edemeyeceğinin.

"Özür dilemeden önce neler olduğunu anlatsanız daha iyi." Beynimin içinde dönüp dolaşan sorular beni tüketmek üzereydi.

"Hani geçen gün seni bize götürdüm ya, Asya için." Sessiz kalıp yüzüme bir cevap ister gibi baktığında başımı olumlu yönde salladım.

"Hah işte o gün baldızım gelmiş. Deniz ben gerçekten bizde olduğunu bilmiyordum. Arka odadan bizi izlemiş. Sen gittikten sonra çıktı. 'Kardeşime nasıl ihanet edersin? Bu kadar çabuk mu bitti sonsuz aşkın? Bir de herkese resti çekip buralara kadar geldin. Biz de diyoruz ki, adam karısına ne kadar aşık. Sırf ona ihanet etmemek için tüm düzenini bıraktı. Ama meğer kardeşime ihanet etmek için bırakmış.' ve bunun gibi bir sürü ağza alınmayacak şeyler.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin