Ey aşk

329 107 1.2K
                                    

Deniz'in anlatımı.

Nedir huzur? Sadece 5 kelime mi? Cevap çok basit, tabi ki hayır. Aslında her kelimenin anlamı bu kadar basit değil. Binlerce mana saklıdır her harfte, her kelimede, her satırda. Bazen göremeyiz, anlamak için duymayız. Sağır ve kör kalırız bazen. Bunun için de kendimizi suçlarız hep. Oysa suçlu aramak en büyük suç.

Kalbine bakmalıdır insan. İlk duyacağı ses kalbinin sesi olmalı. İşte o zaman duyar huzurun sesini. Sadece 5 harften ibaret olmayan kelimede saklı olan sırlar bir bir gözünün önünde aydınlığa kavuşur. Asıl anlam o zaman ortaya çıkar. Ah insanoğlu, o kadar kör ki, önünde raks eden aydınlığı bile göremez. Kendine o kadar takılıp kalır ki, etrafında olan biten her şeye kör kalır. Kendisi daha değerlidir.

Bazen ise tam tersi olur. Kendine o kadar uzak kalır ki, fark etmez kendisindeki değişikliği. Kör ve sağır kalır kendine. Hayatında kendisinden daha değerli bir varlığa sahiptir. Huzuru bulmuştur, ama farkında değildir. Dört bir yanı o olduğu için anlamaz. Onunla tattığı ilklerin bile farkında olmaz. Ta ki, kaybedene kadar.

En büyük yıkımla kala kalır denizin tam ortasında. Farkına varır yaşadıklarının. Gözünün önünde canlanır yaşadığı tüm güzel anılar. Farkına varır ne kadar geç kaldığının. Farkıda olmadan bulduğu huzuru kaybeder. Nefes alacak gücü bile bulamaz kendinde. Kaybetmiştir benliğindeki kendini. Şimdi sadece 5 harften ibaret bir kelime olarak hayatında kalmıştır huzur.

Çoğu kişi bulamadığını sanır. Oysa aramakla bulunmaz. Bulamazsın ki, varlığının ne olduğunu bilemediğin bir şeyi. O hiç ummadığın bir anda kuşatır dört bir tarafını. Varlığını hissetmek kalır sadece sana. Hissedersen eğer etrafında olup, göremediğin güzelliklerin farkına varırsın ilk önce. Sonra kendini tanırsın. Yüzünde yer edinen tebessümü kıskanırsın zamanla. Sen artık huzurun kollarında aşkı yaşarsın sessiz ve kimsesiz.

"Maalesef. Ben en çok kendi canımı yaktım. O, kendisi yanmakla meşgulken benim savrulan küllerimi göremedi. Kendi acısına o kadar dönük ki, bir defa yüzüne bakarsa, dünyaları verdiği birisini göremeyecek kadar kör. Hatta o kadar sağır ki, bu ağacın altında avaz avaz bağırdığım sesimi bile duymadı. Sadece şiiri sevmiş. Ne büyük ironi değil mi? Sen ortaya çığlıklarını dök, o, 'şiir güzel' desin. Ağlanacak halime gülüyorum resmen." Kahkahamı durduramamıştım. Ben onun için gözyaşı dökeyim, o şiir güzel desin. Karşımda benimle gülen adama baktım. Hiç tanımadığım birine gözyaşlarımı anlatıyordum.

"Fazla odunmuş desene. Ama belki de senin için en hayırlısı bu küçük hanım. Bardağın dolu tarafından bakmayı denedin mi hiç?" Soru sorar gibi bakmıştım yüzüne. Bardağın dolu tarafından kastı ne tam olarak anlamamıştım.

"Tam olarak dolu taraftan kastınız ne?"

"Şöyle anlatayım, diyelim ki, aşkına karşılık verdi. Seni senin onu sevdiğin kadar sevdi. Ama bir müddet sonra sana öyle bir darbe vurdu ki, bir daha ayağa kalkacak gücün kalmadı. Kendine bile güvenini kaybettin. Hayatın hiçbir anlamı kalmadı. Tamam belki diyeceksin hayatın benim için şimdi de bir anlamı yok, ama seni ayakta tutan sevdan var. Peki ya o gün seni ayakta tutacak bir gücün olmazsa?" Belki de haklıydı. Kendi sevdama o kadar yoğunlaşmıştım ki, hiç böyle düşünmemiştim. Aslında ben ondan başka hiçbir şeyi düşünmemiştim.

"Sen bu dediklerimi iyice bir düşün küçük hanım. Anladığım kadarıyla ondan başka hiçbir şey düşünmemişsin. Hoş ben de düşünmemiştim vakti zamanında. Ama beni ayağa kaldıracak kızım vardı. Ona tutunarak kalktım. Aynı acıları yaşamanı istemem. Bu yüzden söyledim bunları. Ha bana ihtiyacın olursa, ne zaman dertleşmek istersen odam ikinci katta. Yusuf Algan yazılı odanın kapısını tıklatman yeterli. Senin için ayıracak zamanım var." Tebessüm ederek kalktı oturduğu yerden.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin