Final.

133 62 116
                                    

Deniz'in anlatımı.

Özlem. 5 harf 2 hece sadece. Bu kadar. Anlamı çok ağır. Doğduğun günden itibaren özlersin. Büyürsün çocukluğunu özlersin. Özgürce oyunlar oynadığın anları, doya doya ağlamayı, annene sarılarak kucağında uyumayı özlersin. Annenin sesinden ninniler, masallar dinlemeyi özlersin.

Aşık olursun, acı çektiğin zamanlar aşık olmadığın günleri özlersin. Oysa aşık olmadığın zaman da 'Keşke aşık olsam' dersin. Bilmezsin ki, aşk başlı başına bir özlem. Mutlu ve ya mutsuz olmanın bir önemi olmaz. Özlemek için bir neden bulursun. Oysa nefes aldığın her an özlemdir bilemezsin.

Başka bir şehre taşınırsın, büyüdüğün yeri özlersin. Doğduğun, çocukluğunun koştuğu evi özlersin. Bir neden bulursun yeniden geri dönmek için. Seni oraya çeken büyük bir bağ vardır. Nedeninin ne olduğu o an için önemli olmaz. Küçük bir bahane yeter geri dönmen için.

Bazen de, bunların hiçbirini özlemezsin. Hiçbirini yaşamamışsındır. Izin vermemiştirler çocukluğunun büyümesine. Aşık olmana bile izin vermemişler. Büyümüşsün ama çocukluğun hala orada küçük bir çocuk, büyümeyi bekler. Elinden tutup kaldırmak istersin ayağa, yeniden düşer. Bir ses, küçük bir sevgi büyütür çocukluğunu. Özlem biter.

Gerçekten biter mi özlem? Bu kadar basit mi? Özlem geçmez oysaki. Geçemez. Sen geçmesine izin vermezsin. Bilirsin çünkü, özlem biterse, hayat biter. Ölümle eş değerdir özlem. Ben annemle büyüttüm çocukluğumu. Gençliğim o ağacın altında kaldı. Büyür mü bilemem. Belki de bir yanın çocuk kalması iyidir.

Dün Şefika ablayla konuşmuş, gitmeden önce görüşmek istediğimi söylemiştim. Tevafüken Mert'in sayfasında bulmuştum. Ismini bilmeden bana destek olmuş, öylece çekip gitmişti. Tanıdıkca deli dolu, bazen de hüzne bulanan yanını gördüm. Konya'dan ayrılmadan önce vedalaştığım kişilerden bir tanesiydi. Düğününü Azerbaycan'da yapmış, İstanbul'da eşiyle birlikte bir yemek vermiştiler eşinin akraba ve arkadaşlarına. Ikinci defa düğün istememişti.

Beyaz bir elbiseyle çok güzel olmuştu. Davetini kıramayıp gelmiştim.. Annemle birlikte gelmiştik hatta. Yürümeye başlamıştı annem. Bana destek olan kişiyle tanışmak istemişti. Bir kaç gün otelde kalıp geri dönmüştük. Mert gelememişti o gün. Aldığı bir davanın mahkemesi öne çekilmişti. Göremeden sessizce geri dönmüştüm. Şimdi yine bir aile yemeklerine katılıyordum. Sabah erkenden gelip yardım etmiştim. Mutfaktan bardakları alıp bahçeye çıktığımda onu görmemle olduğum yerde kala kaldım. Beklemiyordum burada.

"Çok ayıp ama yeğenimin doğum gününü bensiz kutluyorsunuz öyle mi? Hiç yakıştıramadım size. Tamam anladım Almanya'ya gittim ama bir davet etmediniz be. Size hiç yakıştıramadım." Aynı şehirde olmamıza rağmen hiç karşılaşmamıştık. Böylesi daha iyiydi belki de. Karşılaşsak dar gelirdi sokaklar. Nefessiz kalırdım koca şehirde.

"Hoş geldin. Sana da davet göndereceksek, nerede kaldı bizim kardeşliğimiz. O değil de gelmesen kavga çıkardı ona göre." Sanırım bir tek özleyen ben değilim. Sahi kaç gün, kaç ay, kaç yıl geçti seni görmeyeli? Değiştin mi? Hala aynı sevdiğim adam mısın?

Yerimde kalarak izledim çocuklarla konuşmasını. Yere diz çökerek onlarla özlem gidermesini izledim. Gözlerimin bayramıydı. Aylar sonra gülen yüzünü izliyordu gözlerim gülerek. Ta ki, duyduğu cümleye kadar.

"Delirtme beni. Ben her daim Burçak aşeririm. Bir şey istemek için illa hamile mi olmak gerek? Görücem ben karın aşerdiği zamanları. Dilimden kurtulamazsın o zaman. Sahi senin şu sözde sevgilin nerede? Doğru söyle yine ne bahane buldu?"

"Önemli bir toplantısı var gelemedi. Ertelemeye çalıştı ama yapamadı. Toplantıdan sonra gelecek. Sen neden sevmedin bir anlasam? Size karşı bir kusur mu işledi? Soruyorum cevap yok. İkiniz de geçiştiriyorsunuz.." Elimden kayan tepsiyi tutamamıştım. Sadece tabaklar kırılmadı. Paramparça olan kalbimle izledim. Gözümden akan damlayı tutamadım o an. Kimse görmesin diye başımı eğerek diz çöktüm.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin