Sus gönlüm.

103 68 161
                                    

Deniz'in anlatımı.

Büyük bir gök gürültüsü kopar önce. Karanlık geceyi aydınlatan bir şimşek çakar gök yüzünde. Ve bulutlar döker gözyaşlarını senin yerine. 'Senin yerine ben ağlarım' diyerek. Neden mi sever kadınlar yağmurda yürümeyi? Çünkü gözyaşlarını kendilerinden başka kimse göremez. 'Bir kadın ağlıyor' diyerek kimse fısıldamaz. Hıçkırıkları duyuluncaya kadar.

Bir kadın öyle sessiz sedasız ağlamaz. Derinden bir hıçkırık kopar. Tutamamıştır içinde kopan fırtınaları. Öyle ağırdır ki içinden gidenler, dayanamaz artık. Tutmaya gücü yetmemiştir hıçkırığı. Sanki tutabilecekmiş gibi kapanır elleri ağzına. Büyük bir uğraş verir, sesi kendi kulaklarında yankılanmasın diye.

Derin bir nefes alır.'Her şey geçecek' dercesine. Büyük bir umut doğar. Kalbi umudun sevinciyle atmaya başlar bir süre sonra. Düştüğü yerden daha güçlü kalkar kadın. 'Kadın güçsüz varlıktır' diyenlere inat. Umuttan doğan mutluluğu yaşar.

Mutluluk nedir? Göreceli bir kavram değil mi? Kısacık bir an mutluluğu yaşarsın. Peki ya sonra? Gördüklerin, yaşadıkların mutluluğun bir perde olduğunu açık şekilde göstermez mi? Büyük bir kısır döngü gibi yaşarsın mutluluk ve acıyı. Birisi diğerini mutlaka takip eder.

Acının peşi sıra gelen mutluluğu yaşıyorum ben. Bir umut olmuştu tanıştığım kadın. Kim olduğunu bilmiyorum, önemli de değil aslında. Varlığını yanında hissetmek daha önemli. Bazen hiç tanımadığın birisi sana destek olurken, en yakının seni inceldiği yerden değil, en kalın yerinden yaralar. Kopan bağların etrafa saçılan gürültüsü sağır eder kulaklarını.

Eve nasıl geldiğimi anlamadım bile. Orada vermiştim kararımı. Gitmeden önce anlatacaktım her şeyi. Ne kaybederim ki? Bir daha nerede karşı karşıya geleceğiz? Ne zaman geri dönme kararı ala bileceğim? Gitmek kolay, peki ya geri gelmek? Benim gibi birisi için inanın çok zor. Burada kendimi hissetmiyorum artık. Yeniden dimdik ayağa kalkmak içingitmem gerek.

Onun için ilk yazdığım mektubu yollayacağım. En baştan başlamak gerek. Belki çok sıradan cümleler kullandım. Ama duygularım sıradan değil. Içimden geçenler değil, kalbimin fısıltıları döküldü birer birersatırlara benimle. Büyüdüm. Satırlarım da büyüdü benimle.

"Yine erken geldim sana. Yoksa sen mi geç kaldın bana?

Biliyor musun artık bir önemi yok. Olmayacak bir duaya amin dedim ben seninle. Kalbim her atışında ismini sayıklarken, aklım dur dedi kalbime.

Ben kendi benliğimi kaybettim ama senin aşkını içimden söküp atamadım. Korkma sevdiğim. Kapını çalıp 'Beni sev' diyerek küçük bir çocuk gibi eteğine sarılmayacağım.

Sevme beni olur mu? Beni babamın annemi sevdiği gibi sevme.. Beni unutmanı değil, bir ömür kalbinde taşımanı istiyorum.

Biliyor musun? Bu sana ilk ve son mektubum. Sana gönderecek kadar cesaretim var mı? Bilmiyorum.. Konu sen olunca ben hiçbir şey bilmiyorum sevgilim.

İlk defa sana sevgilim dedim. Korkarak söyledim. Ben seni severken çok güçsüzüm biliyor musun? Ama merak etme. Bu sana sözüm olsun, bir daha sana sevgilim demeyeceğim..

Ve gidiyorum bir bilinmezliğe doğru. Geri dönüş mü? Belki can çekişen ruhumu gözlerinin içine bakarak teslim etmek için. Olur da dönemezsem sana, Deniz gözlü kızı unutma.' Bu ilk mektubumdu sana. Bir türlü cesaret edip yollayamadığım.

Korktum hep kaybetmekten. Meğer kazanmadığın bir şeyi kaybedemiyormuşsun. Bilmiyordum. Çocuktum. Seninle büyüyerek öğrendim. Senden önce çok canım yanıyordu. Bir dayanma gücüm neredeyse kalmamıştı. Beni düştüğüm yerden sevdan kaldırdı. Tutundum sana. Senden habersiz.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin