Geçmiş dönümü.

249 101 736
                                    

Deniz'in anlatımı.

Fırtınaya yakalanmış gibi titriyor ruhum güneşin yakıcı sıcaklığında. Gecenin en karanlık anına bürünmüş gün yüzü. Tüm sıcaklığına inat buz tutmuş ruhum. Kara kışın zemheri soğuğu gibi.

Bir yıldırım misali parlar siyaha boyanmış gök yüzünde anılar. Şiddetli bir gök gürültüsü gibi korku sarar etrafa geçmişin tozlu sayfları. Aralamaktan korkarsın önce. Ne yaşadığını, nasıl acı çektiğini bilirsin çünkü. Elin gelipte kaldıramazsın tozlu kapağı. Yıllar süren bir bakışma geçer aranızda. Korktuğunu bile bile izlersin.

Bir süre sonra acının çığ gibi büyüdüğü bir anda açarsın sayfaları. Seni ilk karşılayan gözyaşların olur. Nedensizce akıp giden inci taneleri zorlar seni. Hani derler ya 'Film şeridi gibi geçer anılar gözlerinin önünden' diye. İşte karanlık bir gecede, bilmem kaçıncı defa izlersin acı geçmişi. Sessiz çığlıkların dört bir yanını sararak daha da kuşatır ruhunu.

Git gide yok olduğunun farkındasın? Ama bir şey yapamıyorsun. Her defa kendin için bir adım atıyorsun? ama o yolda da yarım kalıyorsun. Sanki görünmez bir el seni olduğun yere mıhlamıştır. Ne ileri gidebiliyorsun, ne de geriye. Kaçmak istediğin her an bataklığa daha çok saplanıyorsun. Ve ben o bataklığa bile iesteye saplandım. Kurtulmak için tek bir adım bile atmadım. Biliyorum çünkü, oradan kurtulmak için gücümün olmadığını. Aydınlığa olan ışığımı kaybettiğimi.

Kalbimin en ücra köşesinde, salıncağa oturmuş minik kız çocuğu küçük bir sevgiye aç. Fazla bir şey istemiyor ki. Sadece sevilmek istiyor babası tarafından. Koca elleriyle minik salıncağı sallasın istiyor. Gözyaşları değil, şen kahkahası sarsın dört yanını istiyor. Çok mu şey istiyor? Birisini karşılıksız sevmek bu kadar zor mu?

"Sana bu saate kadar kiminle birlikte olduğunu sordum." Babamın sert sesi beni daldığım düşüncelerden çıkardı. Kapıdan girdiğim an bağırmaya başlamıştı. Yine ne yaptığını bilmeyen ben öylece susup izliyorum. Konuşsam bile bana inanmayacağını biliyorum.

"Arkasına sığındığın adama güveniyorsun değil mi?" Mert'in varlığını ne zaman öğrendi? Ben senin arkana sığınamadım, başkasına nasıl sığınırım baba? Gölgende tüm kötülüklerden korunamadım. Başkasının gölgesi yutar beni.

"Ne adamı?" Kısık sesle sormuştum. Hazır değilim vereceği cevaba.

"Evli barklı adamla düşüp kalktığını biliyorum. Karısının arkasından iş çevirmek nasıl bir duygu? Tıpkı annene benziyorsun." Bana bunları söyleyen öz babam mı? Bir baba kızına bunu nasıl yakıştırır? Baba dediğin evladını gözünden sakınan değil mi?

"Ne o sustun. Zoruna mı gitti söylediğim. Ama tabi bu kadar erken bilmemi beklemiyordun değil mi?" Daha fazla dinleyemezdim. Daha fazla beni mahv etmesine izin veremezdim. Ben zaten öldüm baba, toprak atma üzerime. Belki bir çiçek yeşerir. Onu bile soldurma.

"Yeter baba. Yeter. Hiç mi tanımıyorsun beni? Hiç mi güvenmiyorsun? Ben senin kızınım, senin. Böyle bir şeyi nasıl yakıştırırsın öz kızına? Ya baba dediğin kızını koruyup kollar. Her gün biraz daha öldürmez. Ben babalığın ne demek olduğunu o adamda gördüm. Sırf kızı mutsuz olmasın diye sevdiği kadının mezarını bırakarak taşınmış. Kızı üzülmesin diye yanında hep gülüyor. O, üvey anne elinde büyümesin diye evlenmemiş. Kızını geçtim, başka birisine o gözle bakmayı ölen karısına ihanet sayacak kadar çok seviyor. 

Sen ne yapıyorsun? Eşinden sana kalan hediyeye olmayacak şeyleri yakıştırıyorsun. Hiç düşündün mü baba 'Bu kızın canı yanar' diye? Ama sen de haklısın sevmediğin birinin üzülmesi neden umrunda olsun ki. " Alel acele yüzümden akan gözyaşlarımı silip devam ettim. Sustuğum kadar çok yanıyordu canım. Varsın konuştuklarım için yansın.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin