Zaman.

74 61 144
                                    

Deniz'in anlatımı.

5 yıl sonra.

Hızına yetişemezsin zamanın. Ne kadar hızlı koşarsan koş senden bir kaç adım öndedir. Tam eteğinden yakaladım dersin, sana en büyük çelmeyi atarak seni olduğun yerde bırakır. Uzun sürer kendini toparlaman. Tam ayağa kalkıp yeniden koşacağın an tekrar düşersin. Yine yetişemezsin. Senden aldıklarını öylece izlersin. Ve ne kadar hain olduğunu anlarsın. Senden aldıklarını asla sana vermez.

Öyle büyük bir gaflete düşürür ki, seni unuttuğunu sanırsın. Yaşadığın her şeyin üzerine tozlu bir sayfa çekersin. Kazandıkların ve kaybettiklerin bir kutuya hapsolmuşcasına orada kalır. Korkarsın sayfayı kaldırmaya. Bilirsin çünkü, kazandıklarından çok kaybettiklerin vardır orada.

Ve bir gerçek daha çarpar yüzüne. Kazanmak diye bir şey yoktur aslında. Yanında olmak vardır. Göreceli bir kavramın içinde yaşarsın. Kazanır ve kaybedersin değil, yanında olur ve yarım kalırsın. Hayatına giren herkes bir gün mutlaka gider ve sen onların yokluğunda ruhunda oluşan boşlukla savaşırsın. Kapandı dediğin anda yeniden açılır.

Dedim ya kısır döngü diye. Tam olarak öyle. Tam her şeyin bittiğine inandığın an yeniden başlar. Yeniden düşer ve yeniden kalkarsın. Kendine inat yaparsın bunu. Yeniden düşeceğini bile bile yaparsın. Kalkmak ve bir adım atmak için umudun vardır çünkü. Seni ayakta tutacak bir umut. Sımsıkı sarılırsın ona. Elinden kayıp gitmesine izin vermeyerek.

Elimden kayıp giden umudumun peşinden gidiyorum yine. Tam 5 yıl önce ayrılmıştım buradan. Geri döneceğimi hiç düşünmedim oysa. Geri dönmek için gitmemiştim ki. Giderken mutlu olduğum kadar dönerken değilim. Bir haftalık bile olsa hapishaneme geri dönüyorum. Başarılı avukat Mehmet Arslan'ın kızı Deniz Arslan geri dönüyor.

İlk gelişim değil Türkiyeye. 4 yıl önce İstanbul'a gelip düğün kutlamasına katıldım. İki yıl önce de Alya ve Kıvanç'ın düğünü için gelip anaannemde kalıp geri döndüm. Asla o eve gitmedim. Gidersem toparlanamazdım. Ama bu defa o eve gidiyorum. Babam evleniyor. Kızı olmazsa, el alem ne dermiş. Zerre kadar umrumda değil ne demeleri.

Kendime bir düzen kurdum. Başarıyla bitirdim üniversiteyi. Halam ve Asaf'tan Almanca öğrendiğim için yabancılık çekmemiştim. Evde huzursuz değildim. Ben evde şarkı söylemeye başladım mesela. Annemle televizyonun sesini son ses açarak dans ettiğimiz günler oldu. Onun için kaç şiir yazdım bilmiyorum. Anneme ilk kutladığımız doğum gününde onun için yazdığım günlükleri kitap haline getirerek hediye ettim. Yeni hayata birlikte başladık.

Mutluydum evet ama bir yanım hep eksik kaldı. Özlemim her an adım adım izledi beni. Kaç defa yeniden resmine bamak için kendimle savaş verdim. Düğüne gittiğim zaman gördüm. Değişmemişti. Hala aynı şekilde kitap okuyordu bir ağacın altında. Tek farkla ağacı değişmişti. Uzaktan izledim. O hasretle izledi ağacı, ben onu. Neden orada oturmadığını merak etmiyor değilim.

Büyük ihtimalle onu ilk gördüğüm yer olduğu için. Anılardan vazgeçerek kurtulmak istedi benden. Varsın öyle olsun. Benim kalbim hala onun için atarken, onun değişimi kalbimde büyük deprem yaratsa bile vazgeçmeyecek onu sevmekten. 7 yıldır vazgeçmediği gibi.

Uçaktan indiğimiz zaman Yaşar amca karşıladı bizi. Kendisi gelme zahmetinde bile bulunmamış. Ne kadar geç karşılaşsak o kadar iyi. Yaşar amcayla kucaklaşıp hal hatır sorduktan sonra eve doğru ilerledik. Üniversitenin sokağına geldik de özlemim ağır basdı.

"Yaşar amca ileride durur musun? Hala bir kaç saate geleceğim. Sen beni idare edersin değil mi?"

"Git bakalım deli kız git. Baktım ben idare edemiyorum Asaf'ı üstüne salarım olur biter." Hep olduğu gibi halam neden burada olduğumu anlamıştı.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin