Biraz değiştim.

131 69 249
                                    

Deniz'in anlatımı. 

Cuma günü.

Bencildir insan. Hep 'Ben' der, 'Biz' demeyi unutur. Kendi duyguları o kadar önemli ki, bir başkasının kırılması umrunda değil. Canı mı yanar? Kırılır mı? Ağlar mı? Tüm bunların bir önemi olmuyor. Önemli olan tek şey kendisidir. Ve böylelikle tükeniyor 'insanlık' denen kavram.

Büyüsü bozulmamış bir rüya gibi insanlık. Sahi ne kaldı geriye insanlıktan? Bencillik tüketmedi mi tüm güzel şeyleri? Bir başkasını kıskanmak değil midir asıl bencillik? Aydınlık sabahların karanlık gecesi, can çekişen ruhun bedenden ayrılamaması.

Bir insan doğduğu zaman kendisi seçmez yaşayacağı hayatı. Tıpkı bencilliği seçemediği gibi. Yaşadığı hayat yalnız ve yarım bırakır. Koca sahada tek başına kalır. Ne tarafa koşarsa koşsun, bir çıkış yolu bulamaz. Bulduğunu sandığı her kapı da bencilliğe büyük bir adım atar. Kendisiyle başbaşa kalan her insan gibi sadece kendisini düşünmeye başlar.

O kadar kırılmıştır ki, kırılacak tek bir zerresi bile kalmamıştır. Tüm parçalarını savrulduğu uçsuz bucaksız uçurumlardan toplar zamanla. Yeniden kırılmamak için kimseyi almaz hayatına. Yalın kalır, bir bütün misali. Yarınlara olan umudu bu gün ölmüştür. Kimsesiz ve yeniden toparlanan birisi kendine dönüktür. Bencildir. Her şeyi sadece kendisi için ister ve toparladığı benliğini bencillik yamağı ile sarar.

Büyük bir kırgınlık vardı bu sabah üzerimde. Kendime olan kırgınlığım. Kaç gün geçmişti Yusuf hocayla konuşmamızın üzerinden, ama ben hala kendimi toparlayamamıştım. Bir kadının başka bir kadına bunu yakıştırması çok ağır bir durum. Tarifi kelimelere sığmaz. 

Kendimi sorguladım önce. Fazla mı yakın davrandım? Çok mu güldüm? Heyecanlı mıydım? Mutlu muydum? Neden böyle düşündü? Bir insan gülüşünü, mutluluğunu sorgular mı? Ben sorguladım. Defalarca kızdım kendime, neden o kadar güldüm diye. Bir çocuğun gülüşüyle gülemiyorsan, ruhun çoktan toprak altındadır.

O gün varlığını unuttuğum adamla adım aynı cümlede kuruldu. Ne zaman her şeyi unutarak gülsem, canım çok yanıyor. Alışmam gerek artık bu kısır döngüye. Bir hayaldi unutmak. Unuttuğum tek şey her hayalin bir sonu olduğu. Ağır bir tokat misali savruldu tüm gerçekler yüzüme.

Üzerimi giyinerek evden çıktım. Hiçkimseyle karşılaşacak gücüm yoktu. Evde ruh gibi sessiz, sedasız dolaşıyorum. Evden erken çıktığım için yürüyerek gittim üniversiteye. Dersin başlamasına daha vakit vardı. Bu gün şiire bulanacak ruhumuz. Öncesinde sessiz bir dinlenmeye ihtiyacım var.

Kafeteryaya kahve almak için girdiğimde Alya ve Kıvanç oturuyordu. Onlara görünmeden uzaklaşmak istedim ama Alya'nın radarından kurtulamadım tabiki.

"Hop Deniz hanım nereye kaçıyoruz?"

"Cehennem diye düşündüm. Malum havalar soğuyor, oralar sıcak."

"Yok canım bu aralar pek tavsiye etmiyorum. Fazla sıcakmış."

"Ne güzel işte. Sıcacık yer otururum mis gibi."

"Biletler bitti canım. Ha yok yürüyerek giderim dersen, bir kaç yıla ancak orada olursun." Bu cümleyle 'Kaçışın yok bizimle oturacaksın' diyor.

"Belki kıyıda köşede bir tane kalmıştır, olamaz mı?" Şansımı denemekten zarar gelmez değil mi?

"Ben sordum az önce taze bitti dediler. Delirtme beni otur şuraya." Akıllı hali yok ki, delirteyim.

"Çok merak ettim Alya hanım, yılda bir güncük akıllı halin oldu mu?"

"Bir düşüneyim. O yılı toplarsak belki buluruz. Dakikaları, saniyeleri toplamamız gerekiyor. Fazla uğraşma bence."

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin