Mert'in anlatımı.
Yalnız kaldım karanlık gecelerde. Bir odada 10 kişi.Mümkün müdür bu kadar insanın arasında yalnız kalmak? Evet mümkün. Mesele etrafındaki kalablık değil, sendeki yalnızlıktır. Etrafında oluşan kalabalık insan topluluğuna inat sendeki hislerle yalnızsındır. Bomboş sokaklardan bir farkın olmaz. Süslü püslü kaldırımların kimsesiz kalmışlığı gibidir içindeki seni tüketen his.
Bitsin istersin. Birisine sarılmak, elinden tutup özgürce koşmak istersin. Onunladüşüp, kanayan dizlerine inat koşmak istersin. Önemi yoktur oluşan sızının.Tuttuğun elden aldığın güç o kadar kuvvetlidir ki, hissetmene izin vermez. Yanında seninle birlikte olduğunu her an hissettirir.Seninle gülüp, seninle ağlar. Yarım kalan diğer yanını tamamlar. Sarıldığın zaman sağ tarafında oluşan boşluk son bulmuştur artık.
Sen çoğu zaman farkında olmazsın, ama o sendeki seni tamamlar. Bilmediğin bir çok yönünü onunla keşfedersin. Mutluluğun en uç noktasında yarım kalırsın. Patlayan bir balondan etrafa yayılan hava gibi uçar gider. Öylece kala kalırsın. Ne yapacağını bilemezsin. Düşmediğin halde canın yanar. Kalbin kanar. Gitmez dediğin gitmiştir artık. Seni seninle bırakarak.
Büyüme zamanı gelmiştir şimdi. Onunla çocuklaşan yanın aldığı tek nefeste büyür, sen hiç istemesen de.Her attığın adımda düşecek gibi olursun. Elin, kolun birisine çarpar farketmezsin. Tıklım tıklım sokaklar boş gelir sana. Sen yalnızsındır çünkü. Seninle birlikte sokaklar da yalnızdır. Yağmur seninle ağlar. Sen içini döke döke bağır diye gök gürler. İçindeki fırtına şimşek misali çarpar. Sen yine adım atamazsın. Öylece kala kalırsın.
Geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalır ruhun. Yalnızlık başlamıştır artık. Duyduğun hiçbir cümle seni teselli etmez. Soğuk ve sessizdir tüm odalar. İçindeki ateşe inat üşürsün.Gök kubbenin altına sığamazsın. İçindeki boşluk büyüdükce sen küçülürsün.
Aydınlığa inat adım adım karanlığa gidersin. Yalnız ve kimsesiz.Tam bir hafta geçmişti gidişinin üzerinden. Kaybetmeden değerini anlamazmışsın bazı şeylerin. Doğru. Varlığına bu kadar alıştığımı bilmiyordum. Yokluğunun canımı bu kadar yakacağını asla tahmin etmezdim. Düşünsenize tek kelime etmediğiniz insanın yokluğunu nasıl farkedersiniz?
Mektupları benimle konuşmasına yetti. İlk defa mektup aldım. Dört yanımızı teknoloji sarmışken, hasret kokan bir mektubun güzelliğini anlatamam. Kelimeler yetersiz kalır. Öyle güzel bir koku sinmiş ki, üzerine. Yıllar geçse bile unutamazsınız. Hayalinizde canlanan mektubun yazılma anı uyurken bile rüyalarınızda sizi yalnız bırakmaz. Onun sizin yalnız kalmanızı istemediği gibi varlığı sizi yalnız bırakmaz.
"Ben geldim Hayat. Yoksa Hüzün mü demeliyim? Sen de özlüyorsun değil mi? Nasıl gittiğine hala anlam vermiş değilsin. Her gün seninle dertleşip, şiirler fısıldardı değil mi? Sana beni anlattı mı? Sormamalıyım haklısın. Eminim anlattığına. Şahit oldum. Ama ben olduğumu bilmedim. O gün burada çok kırdım onu.
Özlüyorum be Hayat. Bir haftada bunu çok iyi anladım. Meğer valığına ne çok alışmışım. Düşünüyorum da iki yıl nasıl fark etmedim? Nasıl burada karşılaşmadık? Sahi kaç defa gördüm onu? Biliyor musun çok nadiren güler? Yanında bir çocuk varsa, kendi acısını kenara bırakır.
Yüzü gülse bile, gözlerindeki hüzün asla dağılmaz. O yüzden mi sana Hüzün diyor? Başını çok şişirdim değil mi? Sen de haklısın. Onun gibi konuşamıyorum ben. Sana onun gibi yaklaşamıyorum. Onun kadar sevmiyorum belki de. Ya da hislerimi kelimelere dökemiyorum. Kıskanmalıyım onun bu huyunu değil mi? Ama onun gibi sana bir şiir fısıladayarak gideceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menfa
RomantikHer insan kalbinin esiridir. Bir kere kalbe sevda ateşi düşmüşse, kendi ateşinde kavrulur insan. Görmeden dokunmadan sevmek... O kadar zor ki, sevdiğini söyleyememek... Biliyor musun Deniz, ben onun beni sevmeyeceğini bile bile sevdim. Ve gidiyoru...