Deniz'in anlatımı.
Bölük pörçük uykuların içinde kaybolmuş zaman dilimi. Uyumak ve uyanmak arasında kalmış. Kararsız ve boş. Bomboş. Ne yapacağını bilemeyen duygusuz birisi. Gördüğü, duyduğu hiçbir şey tesir etmiyor. Tüm hislerini aldırmış gibi. Ama sadece gibi. Aldığı her darbe ruhunun bir parçasını öldürüyor.
Bir boşluk öyle kolay dolmaz. Ne de kolay boşluğa çevrilmez. Aylar, yıllar geçmesi gerek boşluğun oluşması için. Yaşadıkların seni yok etmeli. Her aldığın nefes bir hançer gibi saplanmalı göğüs kafesine. Elini kalbinin üzreine koyup çekp çıkarmak istersin saplanan hançeri. Elin güçsüz kalır. Öyle derine saplanmıştır ki, nerede olduğunu göremezsin. Sızısı öyle derin ki, görmezden gelemezsin.
Öyle büyük yorgunluk sarar ki, ne hançeri bulmaya çalışırsın, ne de boşluğu doldurmaya. Bilirsin çünkü ne yaparsan yap, yeri dolmaz boşluğun. Neden mi? Her santiminde acı var, gözyaşı var, çığlık var. O boşluğa gömdüğün cesetler var. Kalbin bir mezar yeri artık. Gömdüğün insanların mezarı üzerine ektiğin çiçeklerin küf kokusu ruhunu çürütmeye başlamıştır.
Bazen kurtulmak istiyorsun. Her şeye sıfırdan, yeniden başlamak istiyorsun. Dönüp geriye baktığında bunu kaç defa yaptığın çıkıyor karşına. Bir vazgeçiş çarpıyor yüzüne tokat misali. Bir kırgınlık kollarından sıkıca tutuk sarsıyor seni. Kendine gelmen için avaz avaz bağırıyor içinde kopan fırtına. Ve sen yine olduğun yere çakılıp kalıyorsun.
Ben defalarca çakılıp kaldım. Her defa adım atmak için kendimi zorladım. Bahaneler ürettim, gülümsemek için bir neden buldum. Çoğu zaman bunlar anlık oldu. Bir kaç saat sonra yine kendi karanlığıma gömüldüm. Ama bu defa son. Gidiyorum. Arkamda bıraktığım için canım yanıyor. Ama annem bekliyor. Benim için bu kadar çabalayan birisini daha fazla bekletemem. Bekleyemem.
Oturduğum yerden kalkıp Mert için tuttuğum günlüğü aldım. İki yıl önce tutmuştum. Kaç defa ona vermek isteyip, vazgeçmiştim. Yazacağım son satırlar bu deftere. Yarın sahibine gidecek. Uçağım öğleden sonra olduğu için belki bir şansım oldu onu son defa görmek için. Kendim vereceğim. Tamam kapısına bırakıp kaçacağım. Ama alırken yüzünü göreceğim.
"Merhaba sevdiğim. Yine satırlara damlıyor gözyaşlarım. Her defa son dediğim halde yine yazdım. Ama bu defa gerçekten son. Sen bu satırları okurken ben çok uzakta olacağım. Gidiyorum. Sana olan sevdamı yanımda götürerek. Yine senden izin almadan seni benimle götürüyorum. Kusura bakma olur mu? Sensiz gidemem
Bu sayfalara ilk yazdığım zaman bir söz vermiştim, 'Üniversitenin son günü kendim vereceğim.' diye. Erken veriyorum. Gitmeden sözümü tutacağım. Sana verdiğim sözlerden tutacağım ilk söz olacak. Belki de kendime verdiğim sözlerden en büyüğü.
Biliyor musun iki arada kaldım. Bir yanım 'Arkana bile bakmadan kaç git. Yıllardır aradığın soruların cevabını buldun. Anneni buldun daha ne istiyorsun?' diye avaz avaz bağırıyor, diğer yanım 'Onu arkanda bırakıp nasıl gideceksin?' diye fısıldıyor. Sahi ben nasıl gideceğim? Attığım her adımda ayaklarım kan revan içinde kalmayacak mı?
Unutacaksın beni. Aklına bile gelmeyeceğim. Sevmediğin birisi neden aklına gelsin ki? Seni mektuplarıyla rahatsız eden küçük kız çocuğu hayatından çıkıyor. Kurtuluyorsun. Üniversitede karşı karşıya gelmeyeceksin. Bakışlarıyla seni rahatsız etmeyecek. Ağacın altında oturup şiirler söylemeyecek. Sana bırakarak gidiyor Hüzün'ü. Ona iyi bak.
Her gün yanına git. Benden selam söyle. Onu çok sevdiğimi söyle. Onu yalnız bırakma. 'Kuru bir ağaç beni anlamaz,' deme. Seni senden iyi anlar. Yeter ki, sesini duymayı dene. Bunca yıl beni göremeyen adam, fısıltıyı duyar mı? Bilmem belki de duyarsın. Duy olur mu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menfa
RomansaHer insan kalbinin esiridir. Bir kere kalbe sevda ateşi düşmüşse, kendi ateşinde kavrulur insan. Görmeden dokunmadan sevmek... O kadar zor ki, sevdiğini söyleyememek... Biliyor musun Deniz, ben onun beni sevmeyeceğini bile bile sevdim. Ve gidiyoru...