Sessizliğin sesi.

87 59 98
                                        

Deniz'in anlatımı.

Susmak. Görünürde sadece 6 harf, iki hece. Bu kadar. Bu kadar sıradan ve basit değil. Susmak 6 harften ibaret değil. Kaybolmaktır kendi içinde. Kenardan bakanlar tek kelime etmediğini sanırlar. Sesin çıkmaz, kulaklar işitmez. Oysaki, avaz avaz bağırıyorsundur. Susan sadece dilin. 

Kalbin en acı çığlığı atar. Konuşursun. Seni yıkan her şeyi  tek tek anlatırsın. Gözünden akan bir damla yaş senin sesin olur. Çektiğin onca acının matemidir. Çekilirsin kalabalıklar içindeki yalnızlığına. Senden başka kimse yoktur orada. Kalbin konuşur ruhun dinler, dilin susar. Yorulur kalbin çığlıkların kimsesiz sesinde. Bilir duyan olmayacağını. Kapatır kendini dış dünyaya. Sadece kendisi kalır acılarının baş ucunda. Kimsesiz, kırık, dökük, paramparça. 

Başka birisine ihtiyaç duymaz. Konuşmak istemez. Kimseyi dinlemek istemez. Sessizliğin sesinde kaybolmak ister sadece.Bilir çünkü, kimsenin gerçekten dinlemediğini. Susar. Ağırdır susmak, avaz avaz bağırırken. Içinde kanayan yaraya inat gülümsersin. Kimse anlamasın diye dimdik durursun. Bilirsin kırıldığın yerden kırılırsın. Düştüğün yerden düşürülürsün. Bu yüzden susmaya susarsın. 

Alışırsın bir süre sonra. Konuşma ihtiyacı duymazsın. Kapanırsın kendine. Seni senden iyi bilen olmadığı için. Kimisi ön yargıyla yaklaşır. Ketum, nemrut diye isimlendirir, kimisi de suskun der geçer. Konuşmaz arkandan. Olur olmadık atıp tutmaz. Umursamadığından değil, aynı yoldan geçtiğindendir. Kimiside, arkandan söylemediği söz kalmaz, yüz yüze gelince senden değerlisi yokmuş gibi davranır. Bunu içten içe bilir, kırılmamak için yine susarsın.

Ikinci tür insanlardan Eflin. Arkandan olur olmadık konuşur, yüzyüze gelince onları söyleyen o değilmiş gibi seninle yakınlık kurmaya devam eder. Ilk zamanlardan nasıl birisi olduğunu bildiğim için pek konuşmazdım. Ben gittikten sonra arkamdan söylediklerini de duymuştum. Şaşırdım mı? Tabi ki hayır.

"Eflin? Sen ne arıyorsun burada?" Ne kadar sevmesem de, sarılmıştım.

 "Asıl sana sormalı. Bir gittin pir gittin Almanya'ya. Ara ki bulasın. Ne arıyorsun burada?" Dedikodu zamanı gelmiş anlaşılan. Üzgünüm Eflin sana istediğin malzemeyi verecek değilim.

"Yanlışın var Eflin ben sık sık geliyorum. Iki ay önce İstanbul'daydım hatta. Işim gereği pek gelemiyorum.Fırsat buldukca. Seni burada görmeyi beklemiyordum."

"Biz göremiyoruz seni desene. Aman benimki de laf, Yusuf hoca paylaşıyordu resimlerinizi. Unutmuşum bir an." Bir insan neden başkasını kıskanır ki? Neden başkasının yerinde olmak ister?

"Ne var bunda? Sakın iki kişi bir resim paylaştı diye kendince yorumlama. Yusuf hoca ve Alya'yla sık sık bir araya geliyoruz. Fark ettiysen eğer o resimlerde Alya, ya da kızı Asya var. Kendince ne düşündün bilmiyorum, ama boşuna dedikodu çıkarma." Elimde olmadan sinirlenmeye başlamıştım. Babam gibi yakıştırmalar yaparak kırmıştı. Insanlar kırmaktan asla çekinmiyor. Kendilerine sorsan 'Ben ne dedim ki, şimdi7' diyerek kendilerini savunurlar.

"Sakin ol canım ben ne dedim ki?" Nefretettiğim cümleyi kuruyorum 'Ben demiştim' değil mi? 

 "Sen hiçbir şey demedin. Haklısın."

"Hayırdır Eflin yine hangi rüzgar attı seni buraya?" Ortamı yumuşatmak için Yusuf hoca olaya el attı. Yoksa ben kavga çıkartacaktım. Az kalmıştı. 

"Sormayın hocam, evime hırs ızgirdi. Benim diplomayı da çalmış. Yeniden çıkarttırmak için geldim. Gelmişken Deniz'le de karşılaştım." 

"Geçmiş olsun. Hocam geç oluyor, evde telaş var biliyorsunuz. Halam bana kızmadan gitsem iyi olur. Yarın Asya'yı görmeye geleceğim. Kendisine söylemeyin sürpriz olsun." Tam ayağa kalkıp gideceğim zaman hocama gelen mesajla beklemiştim. Mesajı okuyunca yüzündeki gülümseme soldu.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin