Mutluluğun resmi.

114 61 97
                                        

Mert'in anlatımı.

Mutluluk nedir? Bir tarifi var mı? Çektiğin bir acının karşılığı mı sadece? Acı çekmeden mutlu olamaz mısın? Karanlık gecelerde saklı kalan aydınlığı, güneş doğmadan fark edemediğin gibi, mutluluğu da ilk gördüğün zaman fark edemez misin? Kendini uçurumdan atmadan yeniden var olamadığın gibi, ruhunda kalıcı emareler bırakmadan huzurun kollarına koşamaz mısın?

Tüm bu sorulan soruların cevapları aynı aslında. Her insan kendince yorumlar mutluluğu. Kimine göre göreceli bir kavram. Hayat senden bir şey almadan mutlu olmana izin vermez. Seni yarım bırakmadan tamamlanmana izin vermez. Kendi acılarının içinde boğulmadan yeniden adım atmana müsaade etmez.

Kimine göre tam tersidir. Önce mutlu olursun. Küçük bir çocuğa alınan şeker tadında bir mutluluk yaşarsın. Dört bir yanını kuşatır. Ruhunda kalcı emareler bırakır. Tam yeni bir adım atacağın zaman elinden acımasız şekilde şekerini alıp hiç düşünmeden yere atar. Öylece kala kalırsın. Sessizce izlersin senden alınanları. Yolun tam ortasında arafta kalırsın. Aldığın her nefes ciğerine hançer gibi batar.

Benim için çok başkadır mutluluk. Tarif edemem. Kelimeler yetersiz kalır. Zamanın kuytusunda saklı kalandır mutluluk. Kalbin ile bakmadığın sürece göremezsin. Gözler yetersiz kalır mutluluk için. Bakışlar manalardaki derinliği anlatamaz. Sessiz kalırsın bu yüzden. Kimsenin duyamayacağı bir lisan bulursun. Yeni bir alfabe oluşur kendince. Korkarsın fısıltın duyulduğu an kaybetmekten.

Kalbinin atışı değişir ilk fark ettiğin zaman. Anlamazsın önce. Kendindeki değikliği anlamaya çalışırsın. Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor diye düşünürsün. Cevaplar aramaya o kadar odaklanmışsındır ki, göremezsin gerçekleri. Seni mutlu eden anlardaki huzurun farkına varamazsın. Ta ki, kaybedene kadar. Bir yanın eksik kalır. Büyük bir boşlukta savrulduğun an farkına varırsın mutluluğun.

Bilemezsin kaybetmeden önce. Değeri bilinmeyen mısralar kentinde ararsın önce. Sonra farkına varırsın asıl mutluluğun huzurda saklı olduğunun. Huzuru bulduğu an ruhun, kalbin mutluluğu yaşar. Yeniden varolmuş gibi bakarsın dünyaya. Kirli pencerendeki çamurlar temizlenmiştir artık. Kalbin uyuduğu derin uykudan uyanmıştır.

Geç uyandım ben. İlk önce sevdiğimi sandım. Kendimi yıllarca mahrum bıraktım. Öylece uzaktan izledim. Tek adım bile atamadım. Korktum. Neden korktuğumu da bilemedim. Dilim dudaklarıma sessizlik mührünü vurdu. Ruhum can çekişirken kalbim feryat figan etti. Ben yine de sustum. Adım atacak cesareti bulamadım kendimde.

Şimdi dönüp bakınca geçmişe iyi ki diyorum. Bazen keşkelerin iyi ki'lere dönüşür. Üzerinde biriken ölü toprağını attığın zaman anlarsın bunu. Benim iyi ki'lerim oldu sessizliğim. Beni değil, parayı seven bir kadına aşık olmuşum meğer. Beni yok edeceğini bilmeden sürüklendim peşinden. Çok sonra farkına vardım hoşlantıyı aşk sandığımın.

Belki hala aşk olarak görür acı çekerdim. Bilemem. Beni gerçeklerle küçük bir kız tanıştırdı. Kapalı kalan kalp gözümün açılmasını sağladı. Ruhumun kirli pencereleri sevdası sayesinde ter temiz oldu. Yeniden doğuş nedenim bir kadının saklı sevdasıydı. Beni kendi boşluğumdan aşk ateşine hiç düşünmeden çekip attı.

Onunla birlikte yanıp kül olmadım. Yıllar içinde onunla birlikte Anka kuşu misali yeniden doğdum küllerimden. Hiç tutunmadığım kadar güçlü tutundum hayata. Bu defa kendim için değil, küçük bir kızın hayatı için. Ben düşersem o kalkamaz biliyordum. Onun kim olduğunu bilmeden kalktım ayağa. Onun için yeniden çabaladım. Benim için ayakta zar zor durduğunu bilerek.

Ben kalkmayı başardığım zaman onun yokluğu ile sınandım. Ona gelmeyeceğime o kadar emindi ki, benden giderken beni bana bırakmadı. Tutunacak tek dal olarak beni de götürdü. Sessizce bekledim. Onun beni beklediği gibi. Çekildim sevdanın serin sularına. Bir gün yeniden buluşacağımız ana kadar ondan bana kalan anılara sığınarak bekledim.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin