Kabullenmek

86 60 130
                                    

Mert'in anlatımı.

Büyük bir evrende dönüp dolaşır insan. Hep bir arama peşinde. Ama çoğu zaman ne aradığını bilemez. Aradığını bulduğunu sanır. En büyük yanılgıyı yaşadığını bilemeden. Bazen de fark eder ama farkında değilmiş gibi davranır. Görmezliktengelmek daha kolay gelir. Ve bu kısır döngü son ana kadar devam eder.

Her aradığında yara alır. Ve bu yara hiçbir zaman kapanmaz. Sadece kapandığını sanırsın. Üzerine öylü büyük bir yalan örtüsü serersin ki, yaranın kanadığının farkında bile olmazsın. Ta ki, yeni bir yara alana kadar. O an farkedersin ki, yara bandının altından sızan kan ruhundan sağlam bir yer bırakmamış.

Bu defa dikiş atmayı öğrenmeye çalışır. Dedim ya büyük yanılgı diye. Bir süre sonra tebessüm eder. Öğreniyor ya dikiş atmayı. Bu defa tamam der. Dikiş tuttu bir daha kanamayacak. Atladığı şey o yaranın asla kapanmayacağı. Bir dahaki alacağı darbeye kadar gülümser, hatta içten kahkaha atar. Herşey geride kalmıştır çünkü.

Oysa ki, hiçbir şey geride kalmaz. Sadece insan geride kalmasını istediği için öyle sanır. İçten içe bilir aslında, ne yaparsa yapsın hiçbir şeyin geride kalmayacağını, nereye giderse gitsin, bir adım ondan önce gideceğini. Yanılgı durağında farkına varır gerçeklerin. İş işten geçmiştir oysa.

O yanılgıyı defalarca yaşadım. Yine yaşıyorum belki, haberim olmadan. Dün Şefika'nın söyledikleri beni derinden etkilemişti. Uzunca bir süre sorguladım kendimi. 'Neden sürekli onu düşünüyorum? Neden o olmasını istedim? Tamam bir hayranlık duyuyorum ama bu hayranlığı geçti mi?' ve bunun gibi bir çok soruyla kendimi sorguladım. Ama hiçbirine cevap bulamadım. Belki de bulacağım cevaptan korktum.

"Hayırdır takaları kurtardık, şimdi gemiler mi battı? Ne bu dalgınlık? Karşına oturmayı geçtim, içecek bile söyledim." O kadar mı daldım? Geldiğini bile fark etmemiştim.

"Gemiyi geçtim ben orada kendimi attım."

"Oho senin durum yine karışmış. Bak sana bir örnek vereyim. Hayat bir gemidir, sense gemideki dümen. Bir çok kişi diyor ki, 'Hayat gemi ve o geminin dümeni senin elinde.' Bu çok büyük bir yanılgı. Hiçbir şey senin elinde değil. Eğer öyle olsaydı, 'Bu olaylar beni çok yıprattı. Dümeni şu tarafa kırayım, uzaklaşayım bu yaşananlardan' diyerek her şeyi arkanda bırakıp, mutlu olduğun anlara yeniden dönüş yaparsın.

Bunu yapamadığın halde, demek ki, dümen senin elinde değilmiş. Yaşadığın hiçbir şeyden kaçamazsın ve yaşayacağından da. Insan doğmadan önce kaderi alnına yazılır Mert. Kaçamazsın yaşayacaklarından. Düşmek değil ama toparlanmak senin elinde. Düştüğün yerden dimdik kalkmak senin elinde. Her aldığın yarada daha da güçlenmek senin elinde.

Insanoğlu düşer ve kalkar. Hayat hiçbir zaman düz çizgide ilerlemez. Inişler ve çıkışlar hep vardır. Şöyle düşün hayatın bir dağ. Yüksek zirvesi olan. O zirveye çıktığın an çektiğin acılar bitecek. Oraya çıkmak ister misin?" Çayından bir yudum alarak cevap vermemi bekledi. Tatlıya aşık bir kadın çayı şekersiz içiyor. Bu büyük bir ironi.

"İsterim tabi ki."

"Bir dağa çıkmak öyle kolay değildir. Ayağına taşlar batar, çalılar çizer kollarını. Defalarca düşersin yere. Seni ayağa kaldıran o zirve büyük bir güç aşılar sana. O dağa tırmanıyorsun şimdi. Çektiğin acılar ayağına batan taşlar. Karar senin ileri gidecek misin, geri mi döneceksin?"

"Bazen senin insan olmadığını düşünüyorum. Yaşadıklarını bir maskenin altına saklayarak yapmadıklarını başkasına yapması için tavsiye ediyorsun." Önce yüzünde buruk bir tebessüm oldu. Bir kaç saniye içinde kaşlarını çatıp ters ters baktı.

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin