Göç.

128 68 278
                                    

Mert'in anlatımı.

Bir vapur düşünün. Denizin ortasında. Issız bir yer. Ve kimse yok. Koca bir vapur büyük çığlık atarak tutuşur. Büyük bir yangın kopar denizin orta yerinde. Birbirini tamamlamaz mı ateş ve su? Ateşin yangını su, suyun buharı ateş. Peki neden derman olmaz deniz vapura?

Kimilerine göre cevapsız bir soru, kimilerine isecevabı olmayan. Aslında cevabı kolay değil mi? İstemeyi bilememiştir vapur. Dermanının yanı başında olduğunu bilmeden tutuşmuştur kor ateşlere. Oysa baksaydı dikkatle, yanı başında uzanan yardım elini görürdü. . Sessiz bir nefes alsaydı eğer denizin soğuk meltemi deva olurdu derdine.

O kadar kör ve cahiliz ki, asıl meseleyi görmeyi unutuyoruz. Mesele yanı başında olmak değil aslında. Asıl mesele derman olmakta. Ne kadar yanında olsan da, derdine derman değilsen birisinin, kilometrelerce uzaksındır. Bazen de, kilometrelerce uzaksın birine, ama dermansındır derdine. Mesele mesafe değil, mesele yürekte.

Yüreğin ile bakarsan birine yanında olmayı sen istemesen bile başarırısın. Aklına gelmediği anda yanı başında bulursun kalbinden geçen kişiyi. Bazen de farkında olmazsın. Senden önce gelir sarar tüm yaralarını. Senin yerine döker inci tanelerini ama sen yine farkında olmazsın. Kalbin öyle bir kapatır ki, gönül penceresini ne döğan güneşi görürsün, ne de yağan yağmurların sesi yankılanır kulaklarında. 

Ben uzağım kendime. Elimi uzatamadım, el uzatanı da fark etmedim. Bir şeyler değişiyor. Farkındayım ama göremiyorum. Bunca zaman o kadar dikkatsiz davranmışım ki, şimdi değişen ne farkedemiyorum bile. Belki de görmemek kolayıma geliyor. Bir çaba harcamıyorum onun için, kendim için.

Kampüse girdiğim zaman farketmiştim. Elinde kahve, başını banka yaslamış güneşin tadını çıkarıyordu. Senin yıllarca izlediğin, seni böyle izledi mi küçük kız? Yoksa hiç farketmeden yanından öylece çekip gitti mi? Onu rahatsız etmemek için daha fazla izlemedim.

Arka bahçeye geçip oturdum. "Ben geldim Hayat. Yalnızsın bu defa. Belki de bu defa benim içimi dökmem gerekiyor. Sessizce izleme sırası onda. Bitti be Hayat. Geçmişim bitti. Sığındığım liman serin sulara bıraktı kendini. İyi oldu ama. Beynimin içinde dönüp dolaşan sorular cevaplarını buldu. Artık neden diye sorgulamıyorum.

Bir insan neden yeğenini sevmez? Neden bir defa arayıp sormaz? Neden sahip çıkmaz? Bunun gibi bir çok soru dönüp dolaştı beynimin içinde yıllarca. Eğer karşılaşırsam teşekkür edeceğim onlara. Babamın değerini daha iyi anlamamı sağladıkları için.

Şimdi yeni sorular var. Nasıl bu kadar sevebildi? Bana baktığı zaman başkasının yüzü canlanmadı mı gözlerinin önünde? Aşkı bu kadar mı büyüktü? Haklısın. Bana yazdığı mektupta cevabımı aldım. Kendimden utandım. Sevdiği için canını veren adamın oğlu onu seven kadının canını alıyor her geçen gün. Adım adım sürüklüyor uçuruma ama hala farkında değil. Ben şimdi nasıl bakacağım yüzüne? Nasıl gideceğim mezarlığa?" Çalan telefon konuşmamı bölmüştü. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.

"Alo." Cevap vermemişti. Bekledim bir süre. Hala cevap vermediklerinde heyecanlanmıştım. Acaba o mu? "Sen-" kapanan telefona baka kalmıştım. Arayamadım geri. Bir adım attığına pişman oldu değil mi? Haklı. Neden sevsin ki benim gibi birisini.

Kendimi derse verememiştim. Ne düşündüğümü de bilmiyorum oysa. Birbirini kovalayan turna katarı gibi düşüncelerim. Bir rüzgarda savruluyorum. Oysa güneşli bir bahçem vardı benim. Renk renk çiçekler açmış, kuşların şen kahkahaları sarmıştı tüm bahçeyi.

"Mert sesin iyi başlamadan bir şarkı söyleyebilir misin?" Daldığım düşüncelerden bana seslenen Esma'nın sesiyle çıkmıştım.

"Olur Esma. Istediğin bir şarkı var mı? Daha doğrusu eşlik etmemi istediğin?"

MenfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin