3. Bölüm "Yalanlar ve Bahaneler"

2.7K 206 61
                                    

Gelecekten kendime not:

"Korkuyordum. Anlaşılmamaktan çok korkuyordum. Konuşmayı beceremiyordum, kendimi ifade edemiyordum. Bu yüzden insanları suçlayamazdım."

Bu bölümde yazmış olduğun paragraf bana tekrar kendimi hatırlattı. Anlaşıldın mı, anlaşılmadın mı meçhul ancak artık anlaşılmamaktan pek korkmuyorsun. Hatta kimsenin seni anlamaması sana az da olsa haz veriyor. Anlaşılmamaktan korkmuyorsun ancak düşüncelerin yüzünden insanların senden nefret etmesinden korkuyorsun. Bu iyi mi, yoksa kötü mü, sen karar ver.


İhtimaller, olasılıklar ve kesinlikler...


Neyin ne olduğunu bilmiyordum. Bu zamana kadar yaptıklarımdan hangileri doğru, hangileri yanlıştı hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim, bana ne olursa olsun, hiçbir zaman saygı gösterilmediğiydi.

Hayatımda buna verebileceğim tonlarca örnek vardı. Ama bu örnekleri söyleyebileceğim kimsem yoktu.

Korkuyordum. Anlaşılmamaktan çok korkuyordum. Konuşmayı beceremiyordum, kendimi ifade edemiyordum. Bu yüzden insanları suçlayamazdım.

Anlayamayanlar onlar değildi, anlatamayan bendim.

Benimle alay etmelerinin sorumluları onlar değildi, alay edilecek bir bedene sahip olmak benim kusurumdu.

Daha önce duymadığım ince bir ses "Abi, geldiğinden beri hiçbir şey yemedi mi?" diye sorduğunda karnımın aç olduğunu yeni fark ediyordum.

"Hayır."

"Anlamıyorum... Okulda da bir şey yemediğini söyledin. Evde de hiçbir şey yememiş. Ama yanakları var. Üzerini göremedim ama hiçbir şey yemiyorsa daha zayıf olması gerekmez mi?"

Buydu işte. Tek bir kelime. Komikti, değil mi? Çok komikti. Gülebilirlerdi. Sorun değildi.

Onların gülmeleri yüzünden ben istediğim gibi giyinemiyordum. Onların gülmeleri yüzünden ben toplum içerisinde yemek yiyemiyordum. Onların gülmeleri yüzünden ben bedenimden nefret ediyordum.

Onlar yüzünden kendimi sevemiyordum.

"Çık dışarı."

"Ne-"

"Çık dışarı!"

Sert ve yüksek çıkan sesi ile yorgana sıkıca sarıldım. Birkaç saniye sonra kapının hızla kapandığını işittim.

Az öncenin aksine yumuşak bir sesle "Ona aldırma," dedi. "Aptallık ediyor ve kendi kafasında abartıyor."

Anlık gelen cesaretle gözlerimi araladım. Bakışlarında daha önce görmediğim bir duygu vardı ama çözemiyordum.

Ben sormaya cesaret edemedim ama o cevapladı. "Kız kardeşim. On iki yaşında, aptal bir ergen işte."

"O sadece bir çocuk." Çocuklar çok acımasız olabiliyorlar, en çokta farklı çocuklara karşı.

"Sen nesin?"

"Çocuğum." Farklı bir çocuk. Şişman, çirkin, iğrenç...

Mart DokuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin