Bazen doğmak, suçlu olmanıza sebep oluyordu.
Sadece doğduğum ve böyle bir yaratık olarak yetiştirildiğim için suçluydum. Ailemin ölmesinde, en yakınımın bana düşman kesilmesinde, Şirin'in tehlike altında olmasında...
Bunlar benim yüzümdendi ve tek yaptığım, doğmuş olmaktı.
Annem benim gibi bir çocuğu doğurmak istemezdi, bunu kendisi de söylemişti. O daha çok kardeşimi seviyordu çünkü kardeşim, herkesten daha güçlüydü.
Ben güçlü olmak istemiyordum, hiçbir zaman istememiştim. Ben sadece insan olmak istiyordum.
Herkes gibi yaşamak, boş bir telaşeye kapılmak istiyordum. Çocukken vücudumda yaralara yol açan eğitimlere gitmek yerine, arabalarla oynamak istiyordum. Hayvanları kendimle birlikte eğitmek değil, sadece beslemek istiyordum. Normal bir okula gitmek, ders çalışmak istiyordum.
Şimdi de hiç tanımadığım bir kızı korumak için gözetlemek değil, üniversite koridorlarında oradan oraya koşturmak istiyordum.
Ona her günümü ayıramadığım için biraz suçluluk duyuyordum. Sonuçta tehlike altında olmasının sebebi bendim ve okulum yüzünden pek fazla zamanım olmuyordu.
Her zamanki gibi, öğle arasında dışarı çıkmıştı. Yemekhaneyi dışarıdan görebiliyordum çünkü camdan bir duvara sahipti. Yine yemek yememişti ve zil çalar çalmaz bahçeye gelmeyi tercih etmişti.
En köşedeki, kimsenin uğramadığı ama onun hep tercihi olan banka oturmuş, elinde bir defter ve kalem tutuyordu. Üç haftadır, onu görmeye gelebildiğim her gün aynı şeyi yapıyordu ve buna bir türlü anlam veremiyordum.
Üç haftalık gözlemim sonucunda hiç arkadaşı olmadığını anlamıştım. Çevresindekiler ona yanaşıyordu ama o, herkesi kendinden uzak tutuyordu. Anlamlandıramadığım da buydu, yalnız olmaktan memnun değildi ama herkesten uzak duran da yine oydu.
Öne doğru hafifçe eğilmiş, gözlerini kısarak sınıf arkadaşlarına bakıyordu. Kendi aralarında muhabbet ediyorlardı, Şirin'den biraz daha uzaklardı. Ne söylediklerini duyamıyor olmalıydı.
Onu hiç yemek yerken görmemiştim. Nasıl ayakta durabildiğini bilmiyordum. Genellikle ayağa kalktığında kısa bir süreliğine herhangi bir yere tutunma ihtiyacı hissediyordu. Açlıktan başı dönüyor olmalıydı ancak yine de yemek yemiyordu.
Sağlığını hiç düşünmüyor muydu? Amacı neydi? Neden hiç yemek yemiyordu? Bir hastalığı mı vardı?
Sınıf arkadaşları arasından siyah saçlı bir oğlan kafasını çevirdiğinde, Şirin'le göz göze geldiler. Çocuk ilk başta şaşırdı. Bu sırada Şirin, hızlıca kafasını eğdi ve defterine bir şeyler yazıyormuş gibi yaptı.
Defterin içini görebiliyordum, sadece sayfayı karalıyordu.
Çocuk ayağa kalkarak Şirin'in oturduğu banka doğru bir adım attığında, hemen yanında oturan kız onun bileğini tuttu. Birkaç şey geveleyerek çocuğu geri oturttu ve Şirin'e kısaca göz attı.
Tabii Şirin bunları bilmiyordu. O, bu sırada defterini karalamakla meşguldü. Saniyeler içerisinde, bir anda hızla inip kalkmaya başlayan göğüs kafesinden ne olduğunu anlayamıyordum.
Şirin'i asla anlayamıyordum ve ona karşı beni çeken ilk bu olmuştu: Merak.
İstese kolayca arkadaş edinebilirdi. Okulunu temsil ettiği bir spor dalı bile vardı ve bunda oldukça başarılıydı. Onun yanına yaklaşmak isteyenler de oluyordu fakat o herkesi geri itiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mart Dokuzu
FantasyGenç kız kaymaya devam etti. Üşüyordu ama bunu sorun etmiyordu. Üşümek istiyordu. Ayağının altındaki kaygan zemin, ona iyi geliyordu. Fakat bu sefer iyi hissetmiyordu. Üzerinde bulunduğu buzun ince olduğunu biliyordu. Buzun çatırdama seslerini duyma...