14. Bölüm "Yaralara Üfleyen Adam"

711 79 23
                                    

Doğum günlerinin kutlanma sebebi neydi? Bir insanın doğumu neden kutlanırdı? Kişi, böyle bir dünyaya geldiği için yas içerisinde olması gerekirken, nasıl olurdu da büyük bir sevinçle mum üfleyebilirdi?

Bakınız, herkes kendi yolunda yürüyor. Arada sırada kafalarını kaldırıp sizi süzüyorlar, sonra da eğlenmek için yanındakilerle sizin hakkınızda konuşuyorlar.

Bu nasıl eğlence, diye sormak istiyorum bazen. Ama sonra hak veriyorum. İnsanlar kendi kusurlarına o kadar körler ki, sadece başkalarını yargılayabiliyorlar.

Kimse kendi kusurunu görmediği için mi bu kadar mutlu geçiyor doğum günleri? Herkes ne denli bir günah olduğunu bilse, pasta seçerler miydi yine?

Çünkü biliyorsunuz, insan olmak en büyük günah.

On dördüncü yaş günümüzde, Umut henüz ölmemişken ve benim aksime lisede oldukça geniş bir çevre edinmişken, kendi aramızda bir doğum günü partisi düzenlemek istemiştik.

Umut benim gibi çikolatalı değil, meyveli pasta severdi. Her sene pasta konusunda tartışsak da babam benimle konuşur ve Umut'un istediği pastayı almaya ikna ederdi.

"Bak Şirin," derdi. "Umut hasta, biliyorsun. Artık büyüdün, işlerin ciddi olduğunun farkındasın. Umut sevinsin, zaten canı acıyor, bari mutlu olsun. Bir sonraki sefere de senin istediğin olur, alt tarafı bir pasta."

Bir sonraki sefer olmamıştı. Ne birisi bana çikolatalı pasta almak istemiş, ne de doğum günümü hatırlamıştı. Çünkü Umut ölmüştü.

Umut ölmüşse, Şirin de ölmüş demekti. En azından babam için bu böyleydi.

Babamın bana her zamanki gibi yapacağı konuşmayı ezbere bildiğim için, Umut'un yanına gitmiş ve onu ikna etmeyi denemiştim. Canım çikolatalı pasta yemek istiyordu, ama unutmuştum, Şirin'in hiçbir isteğinin önemi yoktu.

Çünkü Şirin hasta değildi, sağlıklıydı.

Ve aptalca bir hastalığı kıskanacak kadar bencildi.

"Umut," diye girmiştim söze. "Bu sefer pastamız çikolatalı olsun mu? Biliyorum, sen meyveli seviyorsun ama onu da ben sevmiyorum. Hem her sene meyveli yiyoruz. Bu seferlik çikolatalı yiyelim mi?"

"Şirin," diye yanıtlamıştı o da beni. "Ben arkadaşlarımla erkek erkeğe kutlayacağım doğum günümü."

Benim arkadaşım yoktu. Ne bana hediye alacak, ne de doğum tarihimi bilecek bir arkadaşım yoktu.

Umut bunu söyledikten birkaç saat sonra arkadaşlarıyla buluşmaya gitmiş, beni evde yalnız bırakmıştı. Kardeşim yanımda olmadığı için ne kadar üzülsem de çikolatalı pasta yiyebileceğim için sevinmeden edemiyordum.

Oysa ki ne aptaldım, gözlerimin içine bakarak beni kırıyorlar, daha sonra gelip sarılıyor ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı.

Sizin yüzünüzden sarılmaktan nefret ediyorum. Ama bakın, artık açtığı yaraları yok saymak için sarılan değil, başkalarının açtığı yaraları üflemek isteyen bir adam var yanımda. Ben de ona sarılıyorum.

Anne ve babam işteydi. Eve akşam döneceklerdi ve beraber doğum günümü kutlayacağımızı biliyordum. Bu yüzden kendime bir pasta almış, evi toparlamıştım.

Doğum gününü kendi hazırlayacak kadar yalnız bir çocuktum ben, sarılmayı ne bilirdim ki?

Annemlerin gelmesi gereken saati çoktan geçtiğinde, çocuksu bir telaşa kapılmıştım. Yine de heyecanla beklemiş, onların hemencecik gelmesini dilemiştim.

Mart DokuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin