10. Bölüm "Hayal Kırıklığı"

946 99 28
                                    

Hayal kırıkları tenine bir cam parçası gibi batar, batar, daha da derine girer. Kalbin kanamaya başlar, cam parçaları artar.

Sonra kalbin kansızlıktan ölür. Kalan yaşamına kalpsiz olarak devam edersin.

Söyleyin insanlar, bu yüzden mi yaptığınız bütün kalpsizlikler? Hayal kırıklığınız kalbinizi öldürdü de, kalbiniz insanlığa sığmadı ve başkalarına mı hayal kırıklığı oldunuz? Ne acı.

Ama bakın, avcumu göğsüme bastırıyorum ve hissediyorum; orada atan bir kalp var. Bütün hayal kırıklıklarına rağmen hayatta, çarpmaya devam ediyor. Her çarpışında yüzüme bir kapı kapanıyor. O kapılar aslında hiç açılmamış, hep kapalı ama bir şekilde gıcırtısını duyuyorum. Biri açmaya çalışıyor o kapıyı, izin veriyorum çünkü elim kolum bağlı.

Ama yine üzerime kapanıyor kapı, büyük bir hayal kırıklığıyla beraber.

Boran, beni ölümden kurtardığında ve beni defalarca kez öptüğünde o kapıya yaslandın, bunu hissettim. Şimdi neden ben o kapıyı açmaya çalışırken hayal kırıklığım oluyor ve kapıyı yüzüme çarpıyorsun?

Boran, üç yıldır kapıyı çaldığını ama benim sana sağır olduğumu gösterdin bana, şimdi neden çocukluk ederek zile basıp kaçıyorsun?

Neden senin yanındayken huzurlu hissetmeme izin verdin? Neden nefes alamazken beni sakinleştirdin?

Neden bana ilaç oldun, sonra da bir hayal kırıklığı yarattın bende?

Mirza ve İdil'den sonra uzun zaman geçirdiğim ilk insansın. Mirza ve İdil'den sonra...

Kafamda bir şimşek çaktı. Boran benimle mi oynuyordu? O zaman ben de onunla oynardım. Bana önceden söylediği bu cümleye göre, Mirza ve İdil de benim gibi sıradan insanlardı.

Karşımda, gülmeye devam eden İdil'e doğru atıldım ve hızlıca saçlarını kavrayarak sırtını göğsüme yasladım. Boyu benden kısaydı ve ben sporla ilgilendiğim, aynı zamanda da ondan büyük olduğum için daha güçlüydüm.

Gülmesi kesildi ve ağzından bir çığlık koptu. "Sana canını yakacağımı söylemiştim," diye fısıldadım kulağına. 

Giderek etrafımızda daralan ateş çemberi İdil'in çığlığı ile durmuştu. Ateşlerin boyutu daha çok artmıştı fakat artık üzerime üzerime gelmiyorlardı.

"Eğer beni öldüreceksen," diye bağırdım. "Ben de kardeşini peşimden sürükleyeceğim! Duydun mu? Bana oyun oynarsan, ben de sana oyun oynarım ve bu sırada birilerinin canını yakmaktan hiç çekinmem!"

İdil "Bırak beni!" diye ciyakladı.

"Kes sesini." Sert çıkan sesim ile suspus oldu ve yüzünü buruşturdu. Saçlarına asıldığım için canı acıyor olmalıydı. 

Boşta olan elimi İdil'in boynuna sardım. Ne kadar debelenip benden kurtulmaya çalışsa da kaçmasına izin vermedim ve onunla birlikte geriye doğru bir adım attım. Ne yaptığıma bir anlam veremiyor, acı çektiği belli olan yüzü ile bana uyum sağlıyordu.

"Karşıma çıkmaya cesaretin yok mu?" Etrafta İdil ve benden başka kimse yoktu ama biliyordum, ateşlerin arkasında, bir şekilde bizi izliyor ve duyuyordu. "Eğer bana yol açmazsan, sana kalmadan kardeşinle birlikte ben atlarım ateşin içine."

"Abi!" diye haykırdı, İdil. "Ne istiyorsa yap, lütfen. Söylediğin her şeyi yaptım. Beni öldürecek!"

Dışarıdan bakan birisi olsam, onun için acır ve kendimden nefret ederdim. Ama olayların içinde ben vardım ve bu kız bana ihanet etmişti. Onu öldürür müydüm? Eğer birileri beni öldürmeye çalışıyor ve İdil'de ona yardım ediyorsa evet, öldürürdüm.

Mart DokuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin