+

239 20 5
                                    

Şirin’ime;

Bu mektubu sana bir hastane koridorundan, beklediğim morg odasının başından yazıyorum kızım. Okur musun, bilmiyorum. Eline ulaşır mı, ondan da emin değilim. Sadece ne zaman öleceğimizin garantisinin olmadığını sonunda fark edebildim ve eğer bana da bir şey olursa geriye benden bir parça kalmasını istiyorum.

Bana çoğu zaman nefretle bakıyorsun, bunun farkındayım. Ama olsun, güzel bir hayat yaşadığın sürece benden nefret edebilirsin, sorun değil. Annenin ve kardeşinin ölümünü öğrendikten sonra seni eve kapatmak doğru değildi ancak bu anlara şahit olmanı istemedim. Hastanedeki perişanlığım sana yansısın istemedim. Beni ağlarken gör istemedim. Çünkü babalar ağlamaz. Küçük kızlar da babalarına çekmeli, ağlamamalıdırlar.

Her ne kadar davranışlarım yüzünden beni yargılasan da yaptığım her şey senin iyiliğin için. Sen benim canımdan bir parçasın, nasıl olur da senin kötülüğünü isteyebilirim ki? Muhtemelen beni düşmanın olarak görüyorsun, konuştuğumuzda bana söylediğin cümlelerin sivriliğinden bunu anlayabiliyorum. Yine de olsun, diyeceğim, bu seni mutlu ediyorsa sorun yok.

Bu saatten sonra işler nasıl yürüyecek, inan bilmiyorum. Sana nasıl babalık yapacağım hakkında herhangi bir fikrim yok çünkü ben baba olmak ne demek bilmiyorum. Büyüdüğüm evde tek başıma yetiştim. Çok çocuklu, fakir bir aileydik. Babam çalışmıyordu, kardeşlerimi, beni ve annemi çalıştırıyordu. Tek yaptığı annemi ve bizi dövmekti. Hastalandığımda kendi kendime iyileşiyordum, okula bir başıma gidiyordum. Sınıf arkadaşlarım birlikte muhabbet ederlerken ben onların ayakkabılarını boyuyordum. Öyle çok zeki bir öğrenci de değildim, herhangi bir vasfım yoktu. Benim tek şansım annendi, şimdi onu da kaybettim.

Annenin hamile olduğunu öğrendiğim günü dün gibi hatırlıyorum. Mart ayının yirmi ikisiydi. İşten gelmiştim, annenle birlikte yemek yiyorduk. Heyecanı yüzünden okunuyordu, bana bir şeyler anlatacağını biliyordum fakat bu kadarını beklemiyordum. Hamile olduğunu söylediğinde korktum. Baba olmak bana sadece itilip kakılarak büyüyen çocukluğumu hatırlatıyor zannederdim. Ancak öyle olmadı. Bu haberi aldığımda, hissettiğim panikle birlikte kanepenin arkasına saklandım. Yara bere içindeki küçüklüğümü düşünmemeye çalışırken birden gözümün önünde şirin bir kız çocuğu belirdi. Mavi gözlü, sarı saçlı, tüm ağlamaları durduracak kadar güzel gülümseyen bir kız çocuğu.

Sonradan öğrendim ki o günün tarihine Mart Dokuzu deniliyormuş. Baharın gelişi kutlanılır, kışa veda edilirmiş. Bunların yanı sıra, kışın son hediyesi olarak şiddetli bir fırtına da görülürmüş bu tarihte.

Sen ve Umut da benim için böyleydiniz, Şirin. Önce fırtına çıktı, etraf yeterince pis değilmiş gibi her yeri dağıttı. Ardından bahar geldi. Ortalık bir anda şenlik alanına döndü. İçimi bir sevinç kapladı. Baharın gelişiyle açan çiçeklerin kokusu burnuma doldu.

Bunu sana daha önce söylemedim ancak çocukça bir hareketle o koltuğun arkasına saklandığım günden beri ne yapacağımı biliyordum. Mart Dokuzu’ndan beri ismini Şirin koyacağıma emindim. Kollarımla sarıp sarmaladığım çocuk, benim Şirin’im olacaktı. Sana en iyi şekilde baba olacağıma inanıyordum. Gel gör ki, adını Şirin koydum. Herkesten önce, annen Umut’u kucaklarken ben sana sarıldım.

Ben bir evin içinde büyüdüm, o ev benim için aile dışında her şeydi. Buna rağmen sana ve Umut’a baba olmaya çalıştım. Varsın becerememiş olayım, senin güzel bir hayatın olduğu sürece sorun değil. Hastalandığın zaman en iyi hastanelerde tedavi gördün. En iyi okullarda okudun, arkadaşlarından eksik kalmadın. Benim aksime başarılıydın, üstelik sürekli kazandığın yarışmaların vardı. Çoğu zaman sendeki yeteneğe hayret ediyorum, hatta itiraf edeceğim, bu konuda sana hayranım. Bir insan nasıl bir kez bile kaybetmez? Nasıl öyle güzel süzülebilir buzun üzerinde? Göz kamaştırabilir?

Ve gurur duydum bunca zaman seninle, benim kızım olduğun için. Sen belki utanıyorsun senin baban olmamdan ama ben seninle gurur duyuyorum. Bu mektubu ne zaman, ne durumda okursun bilmiyorum fakat ben seni her zaman, her durumda sevdim. Sevmeye de devam edeceğim. Sadece duygularımı belirtebilen bir insan değilim.

Sevgilerle,

Baban.

Üç yıl önce hastane koridorlarında yazılmış bir mektubu okudunuz. Şirin bu mektubu hiçbir zaman okuyamadı.

Yeni kurgularda görüşmek dileğiyle, mutlu olun.

Mart DokuzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin