Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim... Çok uzun zaman oldu ama yemin ederim yazmaya çalıştım. Çok zorlandım, yazamadığım için çok suçlu hissettim ama yavaş yavaş yeniyorum. Yaz tatilini dolu dolu geçireceğimize söz veriyorum.
Son bir ayda çoğu şeyi düzelttim. Bana zarar veren insanları hayatımdan çıkarttım ve kendime odaklanmaya başladım. Mart Dokuzu'nu en kısa zamanda bitirip yeni kurguya geçiş yapacağım ve bir daha arayı bu kadar açmamaya çalışacağım.
Bölüm sonunda buluşalım, iyi okumalar.
Gitmek ne demekti? İnsan arkasına baktığında yahut tökezler gibi olduğunda bu gitmek istemediği anlamına mı gelirdi?
Öylece bırakmak mümkün müydü yoksa gerçekten gitmek için ruhunu şeytana satmak mı gerekirdi? Fiziksel ayrılıklar her şeyi bitirir miydi? Her şey bitmişken geri dönmek mümkün müydü?
Bir hafta olmuştu. Boran olmadan geçirdiğim koskoca bir hafta olmuştu ve ondan hiçbir haber alamamıştım.
Evinde, Mirza ve İdil ile kalmaya devam ediyordum. Güvenlik falan umurumda değildi. Sadece Boran'ın gelmesini bekliyordum. Hiç değilse telefonlarıma cevap verip iyi olduğunu söyleyebilirdi.
Bu süreç içerisinde Mirza ile biraz daha kaynaşmıştım. Artık onun yanında da kendimi rahat hissediyor sayılırdım. İdil ise yüzüme bakmıyordu. Kimseyle konuşmuyordu. Kendisini odasına kapatmıştı ve sadece Mirza'yı içeriye alıyordu.
Kendimi sığıntı gibi hissediyordum. Artık canıma tak etmişti. Boran biraz daha beni habersiz bırakırsa bu evden gidecektim ve bunu kafama koymuştum. Bir şekilde ona ulaşmam gerekiyordu.
İçim içimi kemirirken telefonumu yatağın üzerine bırakıp ayağa kalktım. Kapıyı açtığım anda Mirza ile göz göze geldik.
"Şirin," dedi gülümseyerek. "Ben de senin yanına geliyordum."
Bir anda ne diyeceğimi bilemeyerek sessiz kaldım. Ancak yüzümdeki garip ifadeyi fark etmiş olacak ki gülümsemesi yavaşça soldu.
"Bir sorun mu var?"
"Mirza." Boğazımı temizledim. "Ben gidiyorum."
Duraksadı. Ardından kaşları çatıldı. Birkaç saniye boyunca yüzüme öylece baktı. Konuşmayacağını anladığımda tekrar söze girdim.
"Bir haftadır Boran'ı bekliyorum ama telefonlarını açmıyor. Eğer güvenliğimi bu kadar çok umursuyorsa başıma seni dikmek yerine kendisi gelir. Ailemle kaldığım eve dönmeyeceğim. İnternetten kendim için uygun bir ev buldum. Üzgünüm ama hayatımı Boran'ı bekleyerek dört duvarın arasında geçiremem. Yapmam gerekenler var. Bazı sorumluklarım ve çözmem gereken birkaç iş."
"Ne zaman gideceksin?" diye sordu sakince. Bunun üzerine yüzüm düşecek gibi olsa da hızlıca kendimi toparladım. Beklediğim cevap bu değildi. Boran'ın yerini söyler, ya da en azından ona haber verir diye umuyordum.
"Biraz sonra. Eşyalarımı hazırlayıp çıkacağım."
Kafasını eğdi. Birkaç dakika boyunca Boran hakkında herhangi bir şey söylemesini bekledim ancak Mirza sadece sustu.
Beklentiler kötüydü. Size verdikleri tek şey hayal kırıklığıydı. Hiçbir zaman beklentiye girmek istemiyordum fakat bu, istemsizce olan bir şeydi.
Mirza'dan, Boran'dan, hatta İdil'den bile beklentilerim vardı. Benim tüm insanlıktan beklentilerim vardı ancak elde ettiğim tek sonuç, hayal kırıklığı oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mart Dokuzu
FantasiGenç kız kaymaya devam etti. Üşüyordu ama bunu sorun etmiyordu. Üşümek istiyordu. Ayağının altındaki kaygan zemin, ona iyi geliyordu. Fakat bu sefer iyi hissetmiyordu. Üzerinde bulunduğu buzun ince olduğunu biliyordu. Buzun çatırdama seslerini duyma...