Can içim, bir gün görür müsün beni?
Güler misin bana? Yüzüme bakar mısın? Sarılır mısın bana? Şirin, diyebilir miyim yüzüne? Seni sevdiğimi söyleyebilir miyim?
Can içim diye seslenir miyim bir gün sana, canlı bir şekilde?
Bir gün biter mi tüm bu yorgunluklar? Bitmez can içim, bitmez. Ama sen yanımda olursan, karşıma geçip bana ismimi söylersen, elimi tutarsan hiç yorulmam.
Bir gün sarıldığın zaman dinlendiğin adam olabilir miyim, can içim?
Sana da bana olduğu gibi mi olur, can içim? İlgini çekerim, beni anlamaya çalışırsın ve sonra da benimle nefes almaya mı başlarsın?
Ben seninle nefes alıyorum, sen ağladığında boğuluyorum.
Her gün ağlamaktan yorulmuyor musun, can içim? Seninle boğulmak bile güzel ama sen, keşke hep gülümseyebilsen.
Bir gün gülümsemene sebep olan adam olabilir miyim?
Hiç kahkaha atamadın, biliyorum. Eğer korkmaya devam ediyorsan, can içim, sana söz, seni kollarımın arasına alırım, sımsıkı sararım. Kimse görmez, kimse bilmez, kimse duymaz. İstediğin gibi gülebilirsin.
Bir gün seni sarıp sarmalayan adam olabilir miyim?
Çünkü sana sarılmanın hayali çok güzel. Senin gülümsemen çok güzel, senin her şeyin çok güzel.
Bir gün senin kalbindeki adam olabilir miyim?
Çünkü benim kalbim senden oluşuyor.
❄️
Bu zamana kadar, kendimi ne zaman kötü hissetsem bulunduğum ev, sınıf, market, kısacası dört duvara sahip olan herhangi bir yer üzerime üzerime gelirdi. O odanın içinde sıkışır, boğulurdum.
O zamanlarda yapmak istediğim tek şey, kimsenin olmadığı bir yol üzerinde koşmaktı.
Şimdi ise dört duvarın arasına girmeye razıydım. Yeter ki Boran yanımda olsun.
Bu hayattaki herkesin yaşamak için bir sebebi olduğuna inanırdım. Kimilerini yaşatan intikam arzusuydu, kimilerini yaşatan büyük bir sevgi... Kendimi insanlardan soyutlamaya bu düşünceyi fark ettiğimde başlamıştım.
Fark etmiştim ki, benim intikam isteyecek kadar büyük bir öfkem hiç olmamıştı. Kendim dışında.
Fark etmiştim ki, benim sevgim bile korkularla doluydu. Hiçbir zaman insanlardan ölesiye korkmamıştım, kendim dışında. Çünkü biliyordum, insanların neler yapabileceği belliydi. Dünya üzerinde sergilenen her kötülüğü yaparlardı. Ama benim ne yapacağım belli değildi.
Çünkü içinde yaşanmamış bir çocukluk büyüten, henüz hâlâ çocuk olan bir insanın zihni tehlikeli çalışıyordu.
O insanın kalbi ise küf dolu oluyordu.
Benim yaşam sebebim vicdan azabımdı. Kardeşime duyduğum vicdan, her şeyden ağır basıyordu. O isteyerek kanser olmamıştı, isteyerek ölmemişti. Benim isteyerek ölmeye ne hakkım vardı?
Hiçbir zaman yeterince iyi bir evlat olamamıştım. Kardeşimden sonra duyduğum vicdan annemeydi çünkü onu çok üzüyordum. Ders notlarım yeterince iyi olmadığında ya da çocukluk ederek ona bağırdığımda, çok üzülürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mart Dokuzu
FantasyGenç kız kaymaya devam etti. Üşüyordu ama bunu sorun etmiyordu. Üşümek istiyordu. Ayağının altındaki kaygan zemin, ona iyi geliyordu. Fakat bu sefer iyi hissetmiyordu. Üzerinde bulunduğu buzun ince olduğunu biliyordu. Buzun çatırdama seslerini duyma...