Kuzey'i görmemek için bu sabah dört buçukta kalktım ve sporumu yaptım. Tabii babam beni saat beş buçukta spor salonumuzda görünce ısınmadan başladığımı düşündü. Erken yattığım için erken başladığımı söyledim. Yalan. Ama kimse beni yargılamasın, "Kuzey'den kaçıyorum ya, önemli bir şey değil." demem beklenmezdi değil mi? Şimdi de Ahu ile buluşmak için hazırlanıyorum. Canım arkadaşım Ahu... Kesin bir ton soruya boğacaksın beni ama ne yapalım.
-Şimdi Kuzey geri döndü?
-Evet Ahu evet! Kaç defa anlatacağım işte. Gelir gelmez de beni küçük düşürdü.
-Peki, dedi elindeki çayı tabağa bıraktı. Şu kolye meselesi ne?
-Ya biz çocukken Kuzey'in uzaktan kumandalı kırmızı bir arabası vardı. Nedense ben gelince sürekli bozulurdu. Bilmiyorum belki sadece sürekli bozulurdu da Kuzey benim üstüme yıkardı. Bana hep "Sen odadan çık ben düzelteceğim." Derdi ben de çıkardım o da gerçekten düzeltirdi. Neyse işte bir gün... Bir gün araba düzelmedi ve kötü bir olay yaşandı. Ben zaten ondan önce paramı kırmızı araba şeklinde bir kumbarada biriktiriyordum ona aynı arabadan almak için. O günden sonra benimle bir daha görüşmediği için bir gün cesaretimi toplayıp onun kapısının önüne bıraktım kumbarayı. O da o parayla kolyeyi almış. Dedim ki sen yine hayal kuruyorsun aklın bir karış havada, kolyeyi yıllarca takmamıştır. Ama dün fotoğrafı görünce...
-Ne fotoğrafı bu?
-Amerika'da çekildiği bir fotoğraf.
Boğaz manzarasına bakıp çayımdan bir yudum aldım. Anıları hatırlamak zor geliyor yüreğime. Sanki birisi iki eliyle kalbimi sıkıyor.
-Demek çocuk onca yıl unutmamış seni.
-Marifet sanki! Ben de unutmadım ne olacak?
Hiddetle çayı tek seferde dikip kol saatime baktım,
-Eyvah kızım boks antrenmanıma geç kalacağım!
Kollarımı kaldıracak hâlim yoktu ama eve nasıl döndüm bilmiyorum. Arabamı park edip dışarıda oturmayı planlıyordum ki onu gördüm. Kocaman kırmızı bisikletini son sürat sürüyor. Saçları yine eskisi gibi dalgalı, rüzgâr onları eliyle arkaya atıp alnını ortaya çıkarıyor. Üstünde sıklıkla tercih ettiği mavi tonlarında tişörtü var. Arkamı dönüp gidecekken zar zor algıladığım kelimeleriyle durdum,
-Nereden böyle?
-Bu seni hiç ilgilendirmez, dedim dönüp sert bakışlarımı tam da onun gözbebeklerine dikerken.
-Merak ettiğimi düşünme sakın, dedi yine sinir olduğum ukala sesiyle. Bisikletinden indi ve bu da benim kafamı kaldırmama neden oldu.
-Bir gün spor yapıp ertesi gün kaytardığını bilmiyordum.
Şimdi de yandan yandan gülümsüyor. Sonra Lâl neden Kuzey'e sürekli laf sokuyor değil mi anneciğim? Çok seviyorsan evlat edinebilirsin.
-Ha bir de ekibimizi toplamayı unutmayın Lâl Hanım, zira yarın karşı taraftan çalışma arkadaşlarınız gelecek.
Kaşlarım aniden çatıldı, bu çocuk kendini ne sanıyor ya?
-Ne sanıyorsun ya kendini sen? Dengesiz misin nesin? Geldiğinden beri bana patronluk taslamaktan başka bir halta yaradığın var mı? Madem böyle davranacaksın ne diye o aptal kolyeyi takıyorsun?
Kendimi tutamayıp bağırmıştım. Ama hak etti. Bence etti yani. Kolye demişken...
-Kolye demişken madem bunu benim paramla aldın o zaman bana geri ver.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burgonya
RomanceBir zamanlar bana onun geri döndüğünü söyleseler belki de ağlardım. Ama o, şimdi benim için bir yabancıdan farksız. Bugün geliyor... ●Argo dil ve küfür içerir.●