Yıllarca toz tutmuş video kasetlerinden bebekliğini izledim. Geceleri yatmadan önce o gün ne yaptığını hayal ederdim. Her Amerikan filmi izlediğimde o sahnelerde onu hayal ederdim. Ama o, benim her yaptığımı, her söylediğimi biliyordu. Neden bunu yapmak istemişti? Bana değer veriyor, beni seviyor muydu? Kim sevmediği birinin fotoğraflarını isterdi ki? Aniden gelen seslerle kutuyu yeniden toparlamaya çalışırken yanlışlıkla devirdim. Çıkan sesi sağır sultanın bile duyduğuna eminim.
-Lâl! İyi misin?
Telaşlı sesi çok yakından geldiği için gözlerimi yumup hafif aralık kapıdan içeri girmek üzere olan Kuzey'e döndüm.
-Yemin ederim daha bakmamıştım.
Kollarını kavuşturup yalandan gülümsedi,
-Söylemen gereken bu değildi.
-Senin ne işin var burada?
Dalga mı geçiyorsun der gibi bakmıştı şimdi de,
-Bunu asıl ben sormalıyım. Ayrıca söylemen gereken bu da değildi "Özür dilerim, kişisel eşyalarını karıştırarak akılsızlık ve sana saygısızlık ettim." demen gerekiyor.
-Daha bakmadığım için sayılmaz. Şunu alayım da sayılsın bari.
Zarflardan birini yerden kaptığım gibi koşmaya başladım. Fiziksel olarak ondan daha küçük olduğum için hem daha hızlı hareket ediyor hem de her yerden sıyrılabiliyorum. Kat boyunca koştuktan sonra kaçacak yerim kalmadığı o an Belgin teyze odadan çıktı,
-Ne bu gürültü kuzularım?
Hemen onu siper edindim,
-Belgin teyze ne olur beni koru.
Dalgalı saçları koştuğu için geriye doğru uçuşurken onları izlemekten kaçtığımı unuttum. Ama Belgin teyzem beni korurdu. Tatlı Belgin teyzem.
-Aaa Kuzey bırak kızımı.
Durup annesine dik dik baktı,
-Kızın mektubumu çaldı.
-Ne mektubu bu?
-Gökçe'nin bana yazdığı mektup.
Belgin teyze kıkırdadı,
-Aman ben de gizli bir şey sandım. Gökçe sana ne yazmış olabilir?
Seslice nefesini verdi,
-Benim eşyam, geri ver onu.
Bu durumu nasıl kârıma çeviririm diye düşündüm. İlk aklıma geleni söyleyiverdim,
-Bunun karşılığında odandaki bir şeyi alacağım ama sen onun ne olduğunu bilmeyeceksin.
Bu sırada mektubu alamasın diye arka cebimin derinliklerine ittim,
-Çocuk musun kızım sen?
-Bak okurum he mektubunu!
-Of! Tamam ama kutudan bir şey alma.
-Aman senin pis kutunu ne yapayım ben!
Yavaş adımlarla odaya gittim, ne alacağımı ben de bilmiyorum. Mavi ve beyazın yoğunluklu olduğu odanın her santimetrekaresine göz attıktan sonra gardırobun üstündeki şey dikkatimi çekti. Sandalyeye çıkıp baktığımda bunun geçen günkü fotoğraf albümü olduğunu gördüm. Hızlıca sayfaları çevirirken yine aynı fotoğraf dikkatimi çekti. Sahilde altında mavi şortuyla, güneş vurduğu için açık kumral gibi gözüken saçlarıyla, elini siper yapmış on beş yaşındaki Kuzey yine bana bakıyordu. İçimdeki dürtü bu fotoğrafı almam için yalvarıyor. O dürtüye enayi olup olmadığını bile soramadım. Odada onca şey varken bunu mu istiyorsun gerçekten? Fotoğrafı alıp albümü kapattım. Sandalyeden inip zarfı masaya bıraktım. Sözünü tutan ahlaklı biriyim ben. Bence öyleyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burgonya
RomanceBir zamanlar bana onun geri döndüğünü söyleseler belki de ağlardım. Ama o, şimdi benim için bir yabancıdan farksız. Bugün geliyor... ●Argo dil ve küfür içerir.●