Kuzey ile olabildiğince az muhatap olduğum bir sabahtı ve ben çok mutluyum. Sporumu yapmış, Ahu'yu işe, Lupin'i Hasan amcaya bırakmıştım ve şimdi annemlerin şirketinin önünde elimde bir demet papatya ile duruyorum. İçeri girmeden önce camdaki yansımadan kendime son kez baktım.
-Hoş geldiniz.
Kapıdaki güvenliğe gülümseyip asansöre ilerledim ve düğmeye bastım. Kapı kapanırken siyah saçlı, benim yaşlarımda daha önce görmediğim biri asansöre binmek için hareketlendi. Kapının tekrar açılması için düğmeye bastım.
-Teşekkür ederim, dedi bir seksen boylarında olduğunu yanımda durunca anladığım adam.
-Siz burada mı çalışıyorsunuz, dedim kaşlarımı çatarak. İlk defa görüyorum da.
-Yok ben biriyle görüşmeye geldim, dedi aşırı gergin bir şekilde.
Ben bu sesi bir yerden tanıyorum ama hadi hayırlısı.
Annemlerin katına geldiğimde asansörden indim. Adam ise hâlâ içeride. Annemlerle görüşmeyecekse kiminle görüşecekti? Sorgulamamaya karar verdim ve Belgin teyzenin odasına doğru yürüdüm. Tanıdığım birkaç kişiye de selam vermeyi ihmal etmedim. Kapıyı tıklattıktan sonra içeri girdim. Kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra ince çerçeveli gözlüğünü çıkarıp masanın üstüne koydu. Bu nasıl bir benzerlik ya?
-Merhaba Belgin teyzeciğim, müsait misiniz?
-Tabii kızım, otur lütfen.
Gösterdiği beyaz tekli koltuğa otururken çiçekleri masaya bıraktım,
-Bunlar size, geçen gün evinizde terör estirdiğim için.
Gülümsemesi yavaşça silindi,
-Çok mu kızdırdılar seni? Bilirim, sertsindir ama çabuk hiddetlenmezsin.
-Önemli bir şey değil, ben hallettim zaten, dedim karşımdaki duvara bakarak. Asıl sizin duvarınız nasıl, dedim şimdi tekrar güzel gözlerine bakıyorum.
-Yaptırmadık hâlâ, dedi, küçük bir kahkaha attı.
-Bu arada akşamki yemekler için çok teşekkürler, elinize sağlık, dedim konuyu değiştirmek adına.
Telefon çaldığından konuşmamız bölündü.
-Efendim oğlum? Oturuyoruz Lâl ile. Niye ki? Tamam veriyorum.
Telefonu kulağından ayırıp bana uzattı ve anlamadığını ifade eden bir mimik yaptı.
-Efendim, dedim mideme kramplar girerken.
-Annemle çene çalmak yerine şirkete mi gelseniz Lâl Hanım.
Boşta kalan elimin baş ve işaret parmağıyla burun direğimi sıktım, sakin ol Lâl.
-Daha yeni geldim ama birazdan kalkacağım zaten.
-Birazdan değil şimdi kalk.
Gülümsedim, hatta kıkırdadım.
-Peki Kuzey Bey. Hahaha hemen geliyorum belanı... Belamı bulmadan geliyorum.
-Anlamadım sanma, şimdilik emm tolere ediyorum.
-Ne büyük lütuf! Ağzına... Ağzına sağlık çok güzel dedin tolere diye. Ama r'lere çalışman lâzım, biraz Amerikan aksanlı konuşuyorsun. Neyse kapatıyorum canım iş arkadaşım.
Sinirle dişlerimi sıkarak gülümsedim ve suratına kapadım. Telefonu masaya bıraktım. Yerimden kalkıp Belgin teyzeye elimi uzattım.
-İyi çalışmalar Belgin teyze.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burgonya
Roman d'amourBir zamanlar bana onun geri döndüğünü söyleseler belki de ağlardım. Ama o, şimdi benim için bir yabancıdan farksız. Bugün geliyor... ●Argo dil ve küfür içerir.●