7.

10 2 3
                                    

           Avucumdaki kolyeyi uzun süre inceledikten sonra takmaya karar verdim. Evet ona kırgın ve kızgınım, evet artık düşmanım ama yakın tarihte ondan gelen tek şey bu. Yaklaşık on bir yıllık bir yakın tarih. Fakat kolyeyi taktığımı fark etmesini de istemiyorum bu yüzden onu gizleyeceğim. Kolyeyi taktıktan sonra saate baktım, neredeyse beş. Önce üstümü değiştirdim sonra makyajımı temizledim. Her zamanki sporumu yapmalıyım fakat burada ağırlıklarım yok. Satın almayı aklıma not ettikten sonra dışarıda on beş dakika koşup eve geri döndüm. Mutfaktaki beş litrelik su şişeleri gözüme çarptı ve onları kullanarak biraz oyalandıktan sonra kendi vücut ağırlığımı kullanarak biraz daha egzersiz yaptım. Çok sıkıldım, soğuyup duşa girdim. Spor aletlerim olmadığı için bugünkü egzersizim yetersiz geldi. Olsun zaten her gün yeterince spor yapıyorum. Bugün de böyle oluversin. Kahvaltı yapmak için mutfağa gittim, normalde olsa hemen duş alırdım. Aniden gelen karın ağrımla yüzümü buruşturdum. Tişörtümün içine soktuğum kolyeye gitti elim. Gerçekten işe yarıyormuş Kuzey, neden sürekli kemikli ve güçlü elinin o inci gibi sıra sıra dizilmiş kolyene gittiğini anladım. Ama bir türlü neden böyle davrandığını anlamadım. Bazen tatlı bir kedi gibisin ama bazen de... Soğuksun işte buz gibisin. Karadeniz'in hırçın dalgası gibi. Bakışların kalbimin sahiline vurduğunda aynı şimdi olduğu gibi iştahım kaçıyor. Nedir bu karın ağrım, bu göğsümün daralması? Çok mu yordum kendimi acaba? Gözlerimin bir noktaya sabitlendiğini, çalan telefonun sesini fark ettiğimde anladım.

-Efendim Ahu'm?

-Nasılsın kuzu?

-İyi diyelim iyi olsun.

Durakladı, nefes alıp konuştu,

-Hiç iyi gelmiyor sesin.

-Evden kaçtım. Senin evdeyim.

Keyifli sesime itiraz etti,

-Kızım ev senin işte. Evden niye kaçtın? Çabuk dön.

-Tamam teyzeciğim giderim eve. Ahu gelsene bana işe ben bırakırım seni. Gece çağırırlarsa da benim arabayı alırsın.

-Olur aslında. Akşam beni al o zaman aşkım. Ben şimdi çıkıyorum Lupin'i yürüyüşe çıkarıp işe gideceğim.

-Tamam, öp onu da benim yerime.

Canım Ahu yine anlamıştı kötü olduğumu. O anlamıştı da ben niye kötü olduğumu anlamadım. Kahvaltı falan da gelmedi içimden, duş alıp biraz araştırma yapayım da şirkete gideyim.

Şarap rengi bir gömlek ve üstüne siyah beyaz, kazayağı desenli yeleğimi geçirdim. Böylece kolyenin görülme ihtimali sıfırın bile altına inmişti. En sevdiğim siyah havuç pantolonum ve rugan, kısa botlarımla klasik ve şık oldum. Baya yakıştı bence bana. Neyse egolanma Lâl. Hızlıca saçımı kuruttum, kafam öyle ısındı ki salağa bağlamış gibiyim. Telefonum ikinci kez çaldı ve bu sefer neredeyse evden çıkıyorum.

-Alo?

-Verdiğimiz adrese gel. Deri çantayı yine vereceğimiz adresteki sarışın, mavi gözlü, toprak rengi ve lacivert giyinmiş adamla değiştireceksin.

-Tamam.

Telefonu hızlıca kapatıp evin kapısını kilitledim. Arabaya bindiğim gibi mesaj geldi. Konuma bir saat uzaklıktayım. Radyoyu açıp telefonumu bağladım. Müzik listemi rastgele oynattım. Sezen çalmaya başladı. Heyecanımın yatışması için eşlik etmeye karar verdim,

-Hasret oldu, ayrılık oldu, hüzünlere bölündü saatler. Gördüm akan iki damla yaş,
ayrılık da sevgiyle beraber.

Ayrılık... Tek kelime, yedi harf. Bu kelime bende o kadar çok şey çağrıştırıyor ki bunu Sezen bile tahmin edemez. En yakın arkadaşımdan, kader yoldaşımdan, dert ortağımdan, kardeş denilebilecek kadar yakınımdan... On bir yıl sonra ziyan yılları telafi etmek yerine daha da ayrı düştük. Ayrılığın derecesi mi olur dersen, olur. Mesafeler belki de benim onu affetmeme sebep olmuştu ama şimdi bahanem yok. O yüzden af da yok. Acaba çantada ne var? Ahu ile akşam ne yesek? Kuzey kesin şimdi kahvaltı yapıyordur. Boğazına dizilsin inşallah. Uyanabildi mi ki acaba? Geç yattı, doğru düzgün uyuyamadı. Aman o en azından uyudu da ben hiç uyumadım. Bu kıyafet olmadı mı ya bana? Ahu ile film mi izlesek? Kuzey ile birlikte sinemada izlediğimiz ilk film de Inception'dı. Sonra gitti ve son filmimiz oldu. Ahu Sherlock sever onu izleyelim bir daha. Gitmeden önce de bir sene boyunca başkalarıyla sinemalardaydı. Neyse Ahu'yu çok seviyorum. Köpeği Lupin'i de çok... Aniden o ağır melodinin değiştiğini fark ettim. Muhtemelen bir sürü şarkı böyle kendi kendine çalmıştı.

BurgonyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin