Beni Dövmek İsteyen Arkadaşlar Ediniyorum

1.1K 88 10
                                    

 Multimedya Yoongi.

Odaya girdiğimde Essy rahat bir şekilde koltuğa yayılmış ve çayını yudumluyordu. Sahi, acaba çayları nasıl bir şeydi? Gerçi biz de yabancı olmadığımız için teyzem alışık olduğumuz çayı yapmış olmalıydı. Afiyetle çayını içen kızın yanına oturdum ve teyzemin bizim için hazırladığı atıştırmalıklara hücum ettim.

  ''Deliğe düştün sandım.'' dedi çayını eski yerine bırakırken. 

  ''Sadece kapıyı açabileceğimi düşünmüştüm ama sanırım buna hazır değilim.'' dedim. Yani, Koreli erkekleri anlayamıyordum. Bir sosyal paylaşım sitesinde denk gelmiştim. Düşüncem Korece'mi geliştirmekti ama oradaki de ukalaydı, buradaki de. Sanırım dizilerdeki centilmenler sadece dizilerde oluyordu. İşte sanırım bunlar hep Kore'nin oyunlarıydı.

  Meraklı gözlerini üstümde gezdirdikten sonra omuz silkti eteğini toplayarak ayağı kalktı. Atıştırmalıklardan son kez alabildiğince alıp ben de kalktım. O arada teyzem de salondan içeri giriyordu. ''Kızlar nereye hemen böyle?'' dedi.

  ''Biraz dolaşmak istedik teyzecim.'' dedim ve yanaklarına öpücük kondurdum. Yenilgiyi kabul eder gibi gülümsedi ve biz evden çıkarken arkamızdan el salladı.

  

—-

  Hay aksi şeytan. 

  Böyle bir şeyin olacağını biliyordum. Bu kızı asla yalnız bırakmaya gelmiyordu. Teyzemin evinden henüz birkaç sokak uzaklaşmıştık ancak sevgili Essy'nin tuvaleti gelmişti. Neden evdeyken yapmadığını sorunca ''Çünkü şimdi geldi.'' gibi ukalaca bir yanıt vermişti. Olduğum yerde on dakikadır onu bekliyordum. Bu halka açık tuvaletler paralı değildi, Türkiye'de olsam yanımda hep bozuk para taşırdım ancak bu özellik bakımından Kore hoşuma gitmişti. Tekrar saate baktım. Sonbaharın sıcak sayılabilecek günlerinden biriydi ancak hava yine de esiyordu. Tuvalete girip girmemeyi düşündüm ama girmemek benim yararıma olacaktı. Essy'e telefonla mesaj attım ve canımın çok sıkıldığını, sokakta biraz turlayacağımı ilettim.

  Umarım mesajı görürdü. Telefonu tekrar cebime yerleştirince boş gibi görünen sokakta ilerlemeye başladım. Hep uzak doğu filmlerinde görebileceğiniz hoş, dar ve boş bir sokaktı yani. En azından uzakta görebildiğim ufak tabelaya kadar gidip gelebilirdim. Kelimenin tam anlamıyla boş boş sokakta yürüyordum. Birden ayakkabım bir şeye sürtünce ayakkabılarıma bakabilme fırsatı buldum. Oflaya puflaya eğildim ve sol bağıcığımı bağlıyordum ki etrafta olan hafif uğultunun kesildiğini fark ettim. Sokağı yürümemin bir diğer nedenlerinden biriydi, hafif bir gürültü vardı sokakta. Ama nedense birden kesilmişti. Son bir kez bağcığımı sıktım ve önüme düşen saçı da geri atarak doğruldum. Sonra birilerinin beni izlediğini fark ettim.

  Önümde birileri yoktu, eminim arkamda da. Sağa doğru bir bakış attım ve emin olun kendimi zorlamasam filmlerdeki gibi ağzımı bir karış açabilirdim. İki kişi kızgın bir şekilde bana bakıyorlardı. Pekala daha önce de sokak kavgası görmüştüm ve yoluma devam edebilirdim. Ancak ikisinden birini daha önce görmüştüm. Fötr şapkalı çocuk, yanında ondan daha uzun -ki bu normal bir şey sanırım- bir çocukla yaka yakaya duruyorlardı. Sanki onlar ebeveynlerdi de ben de sevişmelerinin ortasında odaya dalan çocuk.. İşte öyle garip bir durumdu.

  "Ben iyisi mi gideyim." dedim ellerimi ben masumum dermiş gibi kaldırarak. Uzun boylu olan benden tarafa davrandı ve tam adım atacak iken kısa saçlını yumruğuyla geriye savruldu. O andan itibren olayların nasıl geliştiğini ben de tam net hatırlamıyorum. Çünkü henüz teyzemin evindeyken hareket çekmeme ramak kalmış olan fötr şapka -ismini cidden bilmiyordum- birden bana doğru atıldı ve elimi kaptığı gibi sınır koyduğum tabelaya doğru koşmaya başladı. Kısa birine göre hızlı koşuyordu.

  Daha sonra bulunduğumuz yerden bayağı uzaklaştığımızı fark ettim ve elimi çekip kurtulmaya çalıştım. Sonunda o da durmuştu ve birkaç saniye soluklandık. Cidden, ben çabuk yorulan bir insandım, derdi neydi bu çocuğun?

  ''Ne yaptığını sanıyorsun?'' dedim kesik kesik nefes alarak. Bu çocuğu teyzemin evinde ilk gördüğümde de garip bir tip olduğunu anlamıştım, öyleydi de zaten.

  ''Asıl sen ne yapıyorsun? İnsanların işine karışmamalısın.'' dedi gözlerini bana çevirerek. Tatlı bir yüze göre sert bakışları vardı. Yutkundum ve fark etmemiş olmasını umdum.

  ''Tabii ki daha önce kavgaya şahit oldum, zaten umursamadan geçecektim de ancak seni teyzemin evinde gördüğüm için birkaç saniye fazla bakmış olabilirim. Ayrıca bu tamamen-'' dedim ve ellerimi açıp bulunduğumuz yeri gösterdim, ''senin kavga ettiğin çocuk yüzünden.'' dedim.

  ''Şanslısın ki seni oradan uzaklaştırdım. Yoksa sonun kötü olurdu.'' dedi ve şapkasını çıkartıp saçlarını düzeltti. Saçlarının arka kısımlarının kısa, üst tarafının uzun olduğunu yeni fark etmiştim. Pekala, havalıydı. Daha sonra şapkasını tekrar takmasıyla yüzüne odaklandım.

  ''Tabii, beni oradan uzaklaştırmasan eminim o çocuk senin gibi beni de döverdi.'' dedim kaşlarımı meydan okurcasına kaldırarak. Bu cücenin benimle böyle konuşmasına izin veremezdim. Aramızdaki mesafeyii kapatmak için iki adım attı ve hemen önümde durdu. ''Dediklerine dikkat et. Nasıl olur da bir kızın ağzından böyle şeyler çıkabilir.'' dedi nefesini yüzüme üfleyerek. Yüzümü buruşturdum.

  ''Sen de tam bir kibarlık abidesi değilsin, bayım.''

  Sonra birden beni gerisin geri itti ve sertçe duvara dayadı. Kaburgalarım önüme dökülecek sandım. Elini duvara dayadı ve üzerime doğru eğildi. ''Kibarlık abidesi, ha?'' dedi. Dudakları çok yakındı ve gözlerimi başka yöne çeviremiyordum. Sonrasındaysa nefesinin tatlılığında eri- hayır, öyle bir şey olmadı. Elini yanıma koyup bana doğru eğildiği doğru ancak ben tam da benden beklenecek olanbir hareket yaptum ve sağ elimin tersiyle yanağına vurdum. Kıpırdamamıştı bile. Daha sonra doğruldu ve yanağını tuttu. Ah, sağ elimdeki beğenerek aldığım yüzüğe baktım, yanağını kesmiş olmalıydı ama gram üzüntü duymamıştım. Eline bulaşan kana uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Umarım beni dövmezdi.

  Bu sefer yakalarımdan tutup ve beni kendisine doğru kaldırdı. ''Eğer bir daha karşılaşırsak, ki umarım olmaz, ve bana böyle davranmaya devam edersen, senin peşini bırakmam.'' dedi. Ben de o arada boyu uzun olmayıp nasıl yaptığı bu hareketin bu kadar korkutucu olduğunu düşünüyordum.

  ''Eğer bir daha karşılaşırsak, ki ben de umuyorum ki olmaz, sana aynen bu şekilde davranmaya devam edeceğim.'' dedim. Bir şey söylemek istercesine yüzüme baktı, daha sonra buna değmeyeceğine karar vermiş olacak ki yakamı bıraktı ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Arkasından dil çıkardım uçan tekme atsam beni polise şikayet eder mi diye düşündüm. Ama bununla uğraşakcak zamanım yoktu.. Essy'i tamamen unutmuştum.

  Geriye doğru koşmaya başlayarak Essy'i bulma umuduyla etrafıma bakınıyordum ancak o sıra aklımdan geçenler farklı şeylerdi. Ya bu çocuk dediklerinde ciddiyse? Umarım onunla bir daha karşılaşmazdım.

  Ama hey, bilirsiniz... Ben şanssız bir kızdım.

orada bir seoul var uzaktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin