Kabuslar Şehri
''Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız.''
-W.S.
''Hayır, önce fıstık ezmesini sürmen lazım. Bak, aynen böyle.''
Ama yine de Yoongi öğrenmemekte ısrar ediyordu. Yemyeşil çimenlerin üstüne örttüğümüz piknik örtüsünün üstünde oturan iki adet liseliden başka bir şey değildik.
''Tamam, vazgeçiyorum. Senin ev yapımı fıstık ezmeli sandviçini kimse yapamaz.''
Kelimelere dökmektense uygulamada daha iyiydi. Nereden mi anladım? Ağzına tıktığı kocaman sandviçi görseydiniz siz de böyle derdiniz.
Ellerimi geriye doğru yasladım ve gözlerimi kapattım. Güneş ne çok yakıyordu, ne de sıcaklığını bizden esirgiyordu. Ve sanki rüzgarla birlikte anlaşmışlar gibi hafif esinti tenlerimizi okşuyordu.
Tek gözümü aralayıp Yoongi'nin oturduğu tarafa kaçamak bir bakış attım. Sandviçini bitirmiş ve tek yumruğunu çenesine dayamış bir biçimde beni izliyordu.
''Keyfin yerinde bakıyorum,'' dedim ağzımdan kaçan kıkırdamaya engel olamayarak.
Gerinde ve ellerini ensesinde birleştirerek yere uzandı. ''Oldukça.''
Oldukça..
Görüntü bir bulanıklaşıyor, bir netleşiyordu. Gözlerimi sonuna kadar açtım. Güneş hala yerindeydi, ama neden ısıtmıyordu. Kollarımı vücuduma sardım. ''Soğuk oldu sanki,'' dedim kollarımı ovuştururken.
''Hayır, Amira. Hep soğuktu.'' Doğruldu ve yüzünde çok hoş duran ancak içinde gizli pişmanlıklar barındıran gülümsemesiyle bana baktı. Turuncu saçları az önce güzel olan ancak şu an kutup soğuklarını taşıdığına yemin edebileceğim rüzgarla gözlerinin önüne düştü.
''Ancak sen bunun üstesinden gelebilirsin.'' Elleriyle ellerimi sıkıca kavradı. ''Savaşmayı bırakma Amira, bırakma ki o sıcaklık senin içinde olsun.''
Sıcak. Gerçekten de sıcak mıydı? Yoksa ben mi hissetmiyordum. Gözlerimi aralamaya çalıştım. Sonsuz bir karanlık. Neden hareket edemiyordum? Daha da önemlisi, neden nefes almıyordum?
Almıyordum değil, alamıyordum. Gözlerimi kapattım ve az önceki ana geri dönmeye çalıştım. Güneşi gözümün önüne getirmeye çalıştım, Yoongi'nin tekrar ellerimi tuttuğunu hayal ettim. Ancak bunu yaparken bile işe yaramayacağını biliyordum. Ben.. Gerçeklik ile hayal arasındaki sınırda yalpalayan ben, artık hangi tarafta kalacağımı seçemez olmuştum.
Sıcaklık ha? diye geçirdim içimden bilincim yavaş yavaş beni terk ederken. Sıcaklık içimde değildi Turuncu Kafa, o hep sendin.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orada bir seoul var uzakta
FanfictionSevgi güçlü bir duygudur. Fazla olursa adına aşk derler, az olursa da nefret.. Bense, bu iki nokta arasında kalmış masum bir kurbandım. Katilim ise turuncu bir kabustu. Bu iki taraf arasında savrulan ben, acaba ne zaman dengemi kaybetip düşecektim...