Birkaç saniye sadece gözlerine baktım. O sırada kalbim göğüs kafesimin içinde dışarı çıkmak istermişçesine çırpınıyordu. Bu sırada yapmam gereken sadece bir şey vardı. Evet, çığlık atmak.. Ama ağzımı çığlık atmak için açtığımda Yoongi'nin eli de çığlığı durdurmak için ağzıma yönelmişti bile. Elini ağzımın üstüne koyarak şaşkınlığımı on katına çıkardı, bir puan Yoongi'ye. Sonra hızlıca yattığı yerden doğruldu ve gözlerini ovuşturdu. Bense fırsattan istifade edip başımı koyduğum yastığı kavrayıp kafasına savurdum. Ne derseniz deyin, o an aklıma gelen en parlak fikir buydu.
Eliyle yastığı engelleyip yana fırlattı ve Ne yapıyorsun aptal? dermişçesine suratıma baktı. Ben de açtım ağzımı yumdum gözümü. ''Ne yaptığını zannediyorsun? Neredeyim ben? Dün gece ne oldu ve seninle aynı yatakta ne işim var?!''
Derin bir nefes aldı, art arda sorduğum sorularda nereden başlasam diye biraz düşündü. ''Öncelikle sakin ol.'' dedi. Heh, ben mi?
''Sakin falan olamam, kim bilir neler oldu..?'' diye yatağa baktım.
''Aptal, öyle bir şey olacağı yok. Hem emin ol olsaydı bile,'' bana yargılarmışçasına bir bakış attı, ''seninle olmazdı.''
Sağ koluna yumruk attım ama işin komik tarafı ondan çok benim canım yanmıştı. ''Açıklama bekliyorum.'' dedim ben de sakin kalmaya çalışarak. Zaten kıyafetlerim üstümdeydi, yani o kadar kötü bir şey yapmış olamazdı. Değil mi?
Kafasının arkasını kaşıdı. ''Seni bulduğumda yerde yatıyordun. Sanırım kafanı falan vurmuştun. Neden orada olduğunu bilmiyorum ama savunmasız bir kızı orada bırakamazdım.'' dedi.
''Sağ ol ya.'' diyerek gözlerimi devirdim.
''Şimdi düşünüyorum da keşke bıraksaymışım. Her neyse, daha sonra seni buraya taşıdım. Şanslısın ki yatağımda yatmana izin veriyorum, ama baygın halde bile yatarken birden kazağımı kavradın ve hayatın pahasına tutunuyormuş gibi bir daha bırakmadın. Eh, yapabilecek başka bir şeyim yoktu.'' dedi kollarını yana açarak. Dün olanları hatırlamaya çalıştım, sanki siyah saçlı bir çocuk vardı, beni tehtid mi etmişti? Hatırlamıyordum.
Pekala, biraz pişman olmuş olabilirdim. Her ne kadar bana karşı tutumunu sevmesem de beni gecenin yarısında sokakta bırakmamıştı. Muhtemelen beni sürükleyerek buraya taşıdığına emin olsam da sanırım ufak bir minnettarlık gösterisi beklemekteydi.
''Şey..'' dedim ve başımı çevirdim. Erkeklerle aram pek iyi değildi nedense, o yüzden bu gibi durumlara pek düşmediğim için alışık da değildim. ''Teşekkür ederim. Bilirsin, sanırım aşırı davrandım.'' dedim. Yataktan kalktı ve arkası dönükken ''Önemli değil, ben de kendime şaşırdım zaten.'' dedi ve kapıya yöneldi. Çıkmadan önce olduğu yerde durdu ve bir müddet bekledikten sonra bana döndü. ''Biraz toparlanman için zaman veriyorum, sonra evine bırakırım.'' dedi ve odadan çıkarken arkasından kapıyı çekti.
''Tipirlinmin içn zimin vriyrim.'' diye kötü bir taklidini yaptıktan sonra başımın hala feci şekilde ağrıdığını fark ettim. Doğrulmaya çalıştım ve komidinden destek alarak kalktım. Çok geniş bir oda değildi, yattığım -düzeltiyorum, yattığımız- yatak tek kişilikti. Yanında bir adet komidin duruyordu ve ters tarafta duvarda ise bir kitaplık. Odada olan şeyler bunlardan ibaretti. Yakına yakına yatağı topladım ve sonra üstüme bir bakış attım. Belki pantolonum değil ama üstüm kurumuş çamur izleriyle doluydu. Yerde duran hırkamı aldım -ki umarım bunu ben çıkarmışımdır- ve onun da çamur olduğunu gördüm. Bendeki şansla bir çamur birikintisine düşmüştüm kesin.
Odada çıktıktan sonra sola döndüm ve giriş kapısını fark ettim. Açıktı ve girişe dayanmış bir adet Yoongi vardı. Siyah bir bere takmıştı ve üstüne bir ceket almıştı. Ben odadan çıkınca kafasını benden tarafa çevirdi. Üzgünüm, ama bana yeni şeyler vermen gerekecekti dostum. Ellerimi yana açıp üstümü gösterdim. O ise sadece gözlerini devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orada bir seoul var uzakta
FanfictionSevgi güçlü bir duygudur. Fazla olursa adına aşk derler, az olursa da nefret.. Bense, bu iki nokta arasında kalmış masum bir kurbandım. Katilim ise turuncu bir kabustu. Bu iki taraf arasında savrulan ben, acaba ne zaman dengemi kaybetip düşecektim...