Pijama Sevdası

490 52 7
                                    

O günlük işimiz bittikten sonra Cumartesi günü olacak festival için her şey hazır durumdaydı. Kutuyu çantama yerleştirmekle yetinmiştim, orada durduğu sürece kimseye zararı yoktu nasıl olsa.

  

  Yoongi ile çalıştığımız kafeye yürürken ikimiz de sessizdik. Ona olanlardan bahsedip bahsetmemeyi düşünüyordum, o yüzden benim sessiz olmam kabul edilebilirdi. Ancak o neden konuşmuyordu? Belki de sonunda sıkıcı biri olduğuma mı kanaat getirmişti?

  ''İşten sonra bize gel,'' dedi birden. Önüne bakmaya devam ediyordu. İlginç bir teklifti, neden böyle bir istekte bulunduğunu bilemiyordum. Surat ifademden anlamış olacak ki hafifçe güldü. ''Eşyaların, unuttun mu?''

  ''Yarın sen getirmeye ne dersin?'' dedim yol gözümde büyürken.

  ''Yani kültür festivalindeki herkesin iç çamaşırlarını görmesini istiyorsun?''

  Nefesimi dışarı üfledim, haklıydı. Utanmamaya kararlı bir şekilde kafenin kapısını açtım ve geceyi geçireceğim mekana adım attım.


---


  ''Sanırım bugünlük bu kadar-'' diyemeden bir müşteri içeri girdi. İçimdeki kızgınlığı yüzüme vurmamaya çalıştım. Zaten fazlasıyla geçe kalmıştık ve tek bir müşteri yüzünden biraz daha bekleyecektim. Onca yer arasından, neden burası? Acaba 'Af edersiniz, ancak birazdan burayı uzaylılar basacak, lütfen yan kafeye geçiniz' desem ne tepki verirdi. At kuyruğumu bir kere daha sıktıktan sonra hayırsız müşterinin oturduğu masaya doğru yöneldim. 

  ''Hoş geldiniz, ne alırdınız?'' diye soru yönelttim boş gülümsememle.

  Kapişonun gölgesine sakladığı gözleri ile beni süzdükten sonra ''Poğaça,'' dedi. Birkaç saniye duraksamanın ardından, ''İki tane olsun,'' diye devam etti.

  Garip isteğini not aldıktan sonra ezberlediğim kelimeleri sıraladım, ''Tabii ki, birkaç dakikaya hazır olur efendim.''

  İçeri siparişi ilettikten sonra Yoongi'nin yanına gittim.

  ''Bana bir yerlerden tanıdık geliyor,'' dedi elindeki tabağı ovalarken. 

  ''Senin bir sürü değişik insan tanıdığın düşünülürse,'' dedim kendime su doldururken, ''bu normal.''

  Birkaç dakika sonra hazır olan siparişi aldım ve masasına bıraktıktan sonra ''Başka bir isteğiniz?'' dedim. 

  Yanıt vermedi.

  ''Afiyet olsun,'' diyerek yanından ayrıldım. sorunu neydi acaba? Sonunda yediklerini bitirip gittikten sonra ayrılabilmiştik. Saat çok geç olmuştu.

---


  ''İçeri girmeyeyim en iyisi,'' dedim Yoongi'nin içeri girmesini beklerken. Şöyle bir dışarı süzdükten sonra baktı. 

  ''Farkındaysan dışarısı eksi beş derece.''

  Evet, vücudumun her yeri titrediğinden dolayı bunun gayet farkındaydım. Essy'i yalnız bırakmak istememiştim sadece. ''O zaman Essy'i aramama müsaade et,'' dedim ve telefonumu zorla çıkarıp Essy'e mesaj yazmaya koyuldum.

  Bugün iş çok geç bitti, yalnız kalabilirsin, değil mi?

  Mesajı yolladıktan sonra tanımadığım bir numaradan gelen mesaj dikkatimi çekti. Kozmetik mağazasından mıydı acaba? Mesaja tıkladığımda uzunca bir boşlukla karşılaştım. Aşağı indikçe bitmeyen türden. Son satırlara geldiğimde bir şeyin yazılı olduğunu gördüm. Tam okuyacakken Essy'nin komik suratı ekranda belirdi.

  ''Hey Amira, dikkatli ol da yemesin,'' diye telefonu açtı.

  ''Ha-ha,'' dedim ben de. 

  ''Pekala bugünlük idare edebilirim ama bir daha habersiz evde beni bekletme. Aklıma korkunç şeyler gelmeye başlamıştı,'' dedi arka plandaki sesi bastırmaya çalışırken.

  ''Sen de pek tıkınma istersen, saat gece yarısı,'' dedim her zamanki gibi iyiliğini düşünerek.

  ''Sen su, şişko,'' dedikten sonra telefonu yüzüme kapadı. Herkesin kıskançlıkla baktığı düz karnıma göz attım. Az kalsın kapalı telefona 'Sensin şişko' diyecektim ama Yoongi tekrar kapıda belirdiği için sözlerimi yuttum. 

  İçeri sıcaklığa adım attığımda bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünmekteydim. Sırt çantamı kenara bıraktım ve içeri doğru yol aldım. ''Pijama verirsin, değil mi?''

  Hafifçe güldü, ''Sırf sen giyersin diye kullanmadığım kıyafetlerim var,'' dedi. Ona şaşkınlıkla baktım. O da aynı şekilde baktı. ''Yani.. Sen giydiğin için giymiyor, senin giydiğin iğrenç şeyleri ne yapabilirim?'' dedi birden.

  ''Ya ya, tabii,'' diyerek ona dil çıkardıktan sonra içeri geçip kıyafet vermesini beklemeye başladım. Standart şeyleri vermişti yine. Büyük ve beyaz olan şeylerden bahsediyorum.

  ''İyi geceler!'' diye bağırdım duymasını dileyerek.

  ''Sana da iyi geceler,'' dedi benimkinden daha kısık bir sesle. Onu yine yatağından alıkoyduğumun farkındaydım ancak hiç pişmanlık duymuyordum. Yastığa başımı koyduğumda bir süre gözlerim açık tavanı izledikten sonra uykuya dalmaya çalıştım ama beceremedim. Gün içinde düşünmekten korktuğum her ne varsa gözümün önünden geçiyordu. Ağacın oradaki itirafımdan beni öpüşüne kadar.. Ah, beni öpmüştü! Ufak yastıklardan birini alıp kafama bastırdım ki düşüncelerin hepsi beynimden gitsin.

  Ama işe yaramadı. 

  Görünen o ki yine uykusuz bir gün geçirecektim.

  Ve bunun tek sorumlusu içeride sessizce uyuyan gençten kaynaklanıyordu.


  Y/N: Biliyorum, kısa bölüm, çok üzgünüm.. Dün yayınlarım diye başladığım bölüm birkaç sorun yüzünden yarım kalmıştı. Bundan sonraki bölümün eğlenceli olacağına bahse girebilirim! Bilirsiniz, kültür festivali ve ilk defa yan hikayemden karakterler de bu hikayeye dahil olacak. JungKook ve tayfasından bahsediyorum. O hikayeme de göz atmak isterseniz ismi; Bir Tutam Kurabiye.

  Sağlıcakla kalın, hepiniz öpüldünüz canımlar. :)


orada bir seoul var uzaktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin