Birileri Kötü Şeyler Planlıyor

792 91 12
                                    

Hayır, normalde bir erkeğin yanına uyansam muhtemelen orayı üstüne yıkardım ama bu kişi Yoongi olunca nedense öyle olmamıştı. Çünkü o normal biri değildi, daha çok koruyup kollayan mahalle abisi diye sınıflandırabilirdim. Ama sanırım... sıkı durun... Yoongi iyi biri gibiydi. Aynen. Yani bana yeni kıyafet bile vermişti, bunu tüm erkekler yapmazdı, değil mi?

Gerçek, evimizin kapısının önünde durduğumda kafama dank etmişti. Essy okuldaydı, anahtar ise içeride. Harika.. Ben de üstümde teyzemden aldığım ceketle duruyordum. Telefonumu elime alıp saate baktım. 11.43. Merdivenlerden aşağıya indim ve ceketin cebinde bulduğum parayı harcamaya karar verdim. Teyzemin pek bir şey diyeceğini düşünmüyordum. Sokağı biraz tanımaya başlamıştım, ileride küçük ve kendi halinde bir kafe vardı. Adımlarımı oraya yönlendirdim ve sert bir kahvenin güzel gelebileceğine karar verdim.


--


''Aslında hep Türkiye'yi merak etmişimdir. Sizler çok samimisiniz.'' diye neşeyle konuşmaya devam etti Haneul. Elimde kahvemle iki kişilik masaya oturmuş ve muhabbet ediyorduk. Peki Haneul kim miydi?

Kafeye girdiğimde kapısındaki küçük çan çalmıştı ve tezgahın arkasındaki sevimli kız kafasını kaldırıp ''Hoş geldiniz.'' diye şakımıştı. Keşke tüm Koreli kızlar böyle olsaydı. Ondan sonra da yabancı olduğum için adımı merak etmişti ve kısa bir muhabbet etmiştik. Kore'de insanların sabah işleri çok yoğun olduğu için kafe tamamen boştu ve o da karşımdaki sandalyeye oturmuştu ve muhabbet ediyorduk.

Burada part-time çalışıyordu ve patronunun bugün işi olduğu için okula gitmeyip buraya bakmaya gelmişti. İyi bir kızdı ve konuşmayı bayağı seviyor olmalıydı.

''Demek aynı sınıftayız.'' dedim.

''Evet, senin yanına gelmeyi hep istedim ancak yanlış anlama, biraz korkutucu bakıyorsun.'' dedi ve kısa saçlarını geriye attı.

''Yok canım.'' dedim elimi havada sallayarak. Şu an daha çok Essy eve gelene kadar eve nasıl gireceğimi bulmam gerekiyordu. Yani, sınıfta bir arkadaş edinmiş de olabilirdim, ama ev daha önemliydi.

''Buralarda dolaşan siyah saçlı bir çocuk tanıyor musun?'' dedim konuyu değiştirerek. Beni tehtid eden -hala kafamdan uyduruyor olabilirim- çocuğu elimden geldiğince tarif etmeye çalıştım.

''Ah.'' dedi gözlerini masaya indirerek. ''Sanırım Jung'dan bahsediyorsun.'' Daha sonra camdan dışarıdan gelen giden var mı diye baktı ve bana doğru eğildi. Ben de hafifçe kafamı eğdim. ''Dediklerine göre sevgilisi ondan ayrılmış. Ancak Jung hala onu çok seviyormuş. Daha sonra da kızın intihar haberini almışlar. Ondan sonra tamamen değişmiş. Başka bir çocuk için ondan ayrıldığını düşünüyorlar. Ama bu konuda ben de pek bir şey bilmiyorum'' dedi fısıltıyla. Sonra doğruldu ve tatlı tatlı gülümsedi. ''Sadece dedikodular.''

Vay be, yanlışlıkla bir dram filminin içine falan mı düşmüştüm. Daha önce hiç böyle olaylarla karşılaşmamıştım, yani daha çok ''Hey, duydun mu? Ayşe bir aşk mektubu almış.'' gibisinden şeyler duyardım. Ama bu.. Vay be, biraz eğlenceliydi.

Peki asıl soru şuydu. Bu çocuk benden ne istiyordu?

''Peki Yoongi ile ilişkileri ne?'' dedim parmaklarımı birleştirerek. Kendimi çoktan rolüme kaptırmıştım.

''Yoongi mi?'' dedi şaşırarak. ''Kızım, senin böyle kötü çocuklarla ne işin var?'' dedi gülerek.

Kaşımı kaldırarak devam etmesi için teşvik ettim.

orada bir seoul var uzaktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin