''Sessiz ol.'' dedi fısıltıyla.
''Pardon. Azıcık kriz geçiriyorum gibi, ama kendimi tutmaya çalışırım.'' dedim başımı öne eğerken. Ben çabuk yorulan bir insandım ve görüş alanımdaki siyah noktalar bunun en büyük kanıtıydı sanırım. Okul zili çalmak üzereydi. Muhtemelen sabah töreni yapılıyordu ve birazdan tüm öğrenciler okula dağılacaktı. Biz de okulun girişine yakın bir ağacın arkasında durmuş yolu gözetliyorduk. İşin kötü tarafı, kapıda duran beden öğretmenimizdi. Eline aldığı kısa -ama etkili- sopayla geç gelen öğrencileri avlamak için hazırda bekliyordu.
''Hay aksi şeytan.'' dedim. Nasıl girecektik biz bu okula?
''Söylesene Amira, yüksekten korkar mısın?'' dedi Yoongi benden tarafa eğilirken. Açık söylemek gerekirse soru beni şaşırtmıştı.
''Ne oldu, beni okulun çatısından atıp işten yırtmayı mı planlıyorsun?'' dedim alaylılıkla.
Tek kaşını kaldırıp her zamanki sen-yargılıyorum bakışını attı. ''Çok komiksin, neyse. Cevabın nedir?'' dedi tekrar okuldan yana bakış atarken.
''Çok korkmam.'' dedim. Ama bu soruyu neden sorduğunu hala anlamamıştım.
''Güzel.'' dedi ve bilin bakalım ne oldu? Elimden tuttuğu gibi yan tarafa koşmaya başladık ve eğilir pozisyonda ilerliyorduk. Bu benim belim için hiç sağlıklı değildi. Okulun yan duvarlarına geldiğimizde işi çözmüştüm. Yasak yollardan girecektik.
Tek zıplayışta duvarın üstüne tutundu ve tepeye çıktı. Hadi oradan dedim içimden. Bazen cidden bu çocuktan tırsıyordum. Tepeden elini uzattı ve bana bakarak ''Tut hadi.'' dedi.
Ya, ne demezsin.
''Kendim yaparım.'' dedim ve elini görmezlikten gelerek daha istekli bir hava içine büründüm. Kollarımı tamamen kaldırdığımda bile duvarın tepesine değemiyordum. Harika. Zıpladım ve şans eseri duvarın kenarına tutundum. Yoongi ise yukarıda durmuş ve sıkıntıdan patlama üzereymiş gibi görünüyordu. Kendimi yukarı çekmeye çalışırken ''Acele et.'' dedi. Onun için demesi kolaydı tabii. Sanki bir yerden sallanıyormuşum gibi bir pozisyonun içinde kendimi yukarı çekmeye çalışıyordum. Hadi ama, ne zaman bu kadar kilo almıştım da kendimi yukarı çekemiyordum.
Birden ben daha bırak diyemeden koltuk altlarımdan tuttu ve benim şaşkın bakışlarım altında tek hamlede duvarın üstüne koydu. Bense trene bakan öküz misali ona bakıyordum. Omuz silkti ve kendini aşağı bıraktı. Dudaklarımı büzüp uzaklara baktım ve içimden bunun hesabını sormak için kendime yemin ettim. Yoongi etrafa bakınırken bir yandan da aşağı gelmem için beni ikna ediyordu.
''Bu sefer sorun çıkarma, zil çalmak üzere.'' dedi ve kollarını açtı.
Gerçekten de öğrencilerin sesini duymaya başlamıştım. Eteğimi olabildiğince toplamaya çalıştım ve kafamı salladım. Battı balık yan gider. Tam kendimi aşağı bırakmıştım ki tam da o anda Yoongi'nin dur diye fısıldadığını duydum. Çünkü kafasını çevirip kendimize doğru gelmekte olan beden öğretmenine bakıyordu. A-oh. Çok geç.
Üstüne doğru doğrudan uçarken birden kendimizi yerde bulduk. Daha sonrasında birden kendimi yana doğru bıraktım, bari o kadar rezil olmayalım demiştim. Beden öğretmeni ise elindeki sopayı düzenli olarak eline vururken bize tepeden bakış atıyordu. Biz de yerde kurt görmüş tavşan gibi öğretmene bakıyorduk. Öğretmen birden gülümsedi ve dudakları korkutucu bir şekilde yana kıvrıldı.
''N'abersiniz gençler?''
—-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
orada bir seoul var uzakta
FanfictionSevgi güçlü bir duygudur. Fazla olursa adına aşk derler, az olursa da nefret.. Bense, bu iki nokta arasında kalmış masum bir kurbandım. Katilim ise turuncu bir kabustu. Bu iki taraf arasında savrulan ben, acaba ne zaman dengemi kaybetip düşecektim...