Tok Karınla Yapılmayacaklar Şeyleri Deniyorum

421 48 6
                                    

  Alışveriş yapmaktan nefret ederdim. Düzeltiyorum, Essy ile alışveriş yapmaktan nefret ederdim. Nasıl unutabilmiştim ki.

  ''Yeni kıyafetlere ihtiyacın var,'' diye yanımda şakıyan Essy ile Myeongdong'da ilerlemekteydik. Saat henüz erken olmasına rağmen başımın etini yediği için Essy'i reddedememiştim, hem belki de gerçekten yeni kıyafetlere ihtiyacım vardı.

  Essy, ''Ayrıca tekrar söylememe izin ver,'' dedi koluma girerken, ''Teyzen gerçekten çok iyi bir kadın. Seni Turuncu Çocuk'a postaladıktan sonra onunla vakit geçireceğim.''

  Gözlerimi devirdim. ''Yani yılbaşı gecesini teyzem ile mi geçirmek istiyorsun?''

  Omuz silkmekle yetindi. ''Onunla biraz daha vakit geçirseydin ne kadar eğlenceli bir kadın olduğunu anlardın.''

  İrdelemedim. Pazar günü ve dolayısıyla yılbaşı günü olduğu için cadde oldukça kalabalıktı. Küçük bir meydana devasa boyutlarda bir çam ağacı koymuşlardı. İlk dikkatimizi çeken kıyafet mağazasına girdik ve alışverişimiz resmi olarak başlamış oldu. Birkaç saat daha mağazaları dolaşıp kesinlikle yorulduğumuza karar verdiğimizde bir yerlere oturmamız gerektiği düşüncesini ortaya attım. Yakınlardaki modern bir kafeye girdik. Otantik bir havası vardı, kabul etmeliyim. Yerler koyu parke ile kaplanmıştı ve duvarların daha açık bir kahve tonu ortaya güzel bir görüntü çıkarıyordu. Bronzun bolca kullanıldığını düşündüğüm mekanı şimdiden sevmiştim. Essy ile cam kenarında bir masaya geçtikten sonra menü sipariş ettik.

  Essy, ''Bugünkü planınız nedir?'' dedi yarım gülümsemesiyle. Onu tanımasaydım bu buluşma için benden daha heyecanlı olduğunu söyleyebilirdim.

  ''Sence ddukbokki* doymamıza yeter mi?'' diye sordum dediğini duymamazlıktan gelerek. Suratını buruşturdu. ''Öyle olsun, duymamazlıktan gel. Ama bil diye söylüyorum.. Sen delirdin mi?'' diye ciyakladı Essy. ''Sence bir kase ddukbokki kime yetermiş? Samgyeopsal* ne güne duruyor, tabii ki sığır etli olanından bahsediyorum.''

  Kafamı geri atıp bir kahkaha attım. Essy'i yemekle alt edebileceğimi biliyordum. Birkaç dakika sonra yemeklerimizi sipariş etmiş ve havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Tamamen doyduktan sonra hesabı ödemek üzere kalktık.

  ''Alman usulü,'' dedim kasadaki görevliyle. Paralarımızı ödedikten sonra kalabalık kaldırıma adım attık. Hemen ardından telefonum titremeye başladı.

  Bakmadan da kimin aradığını tahmin edebilirdim. ''Selam,'' diye açtım telefonu.

  ''Hazır mısın?'' dedi Yoongi, arka planda güldüğünü biliyordum.

  ''Sen hazırsan..''


---


  ''Dalga geçiyor olmalısın,'' dedim kafamı geriye doğru atarken, buna rağmen hız treninin tepesini zar zor görebilmiştim. 

  ''Önden buyur,'' diyerek sırayı işaret etti. Sıranın sonuna geçtiğimizde hala kaçmayı düşünüyordum. Pekala, eğlence parklarını acayip severdim ancak lütfen, benim yükseklik korkum vardı. Ya da ben öyle hatırlıyordum. Hep yüksek yerlerden kaçmıştım şu zamana kadar. 

  Atlıkarıncaya binmeyi öne atacakken Yoongi'ye baktım. Ellerini göğsünde kavuşturmuş ve bana alaycı gülümsemesiyle bakıyordu. Sanki yapamayacağımı biliyormuş gibi..

  Meydan okumasını kabul ettim. ''En ön sıra olsun.''

  Birkaç saniye şaşırmış gibi kaşlarını kaldırdı ama sonrasında gülümsemesi daha da genişledi. ''Sen nasıl istersen, Amira.''


*Ddukbokki: Pirinç keki ve özel sosla yapılan popüler bir Kore yemeği.

*Samgyeopsal: Popüler bir Kore yemeğidir.Yaygın bir akşam yemeği olarak servis edilir  


  Y/N: Bölümün kısa olduğunu biliyorum ancak bundan sonraki iki bölüm Final Kısım 1/Kısım 2 olacak ve onları uzun yazmaya gayret edeceğim. Şu zamana kadar okuduğunuz ve vote attığınız için teşekkür ederim. :)

orada bir seoul var uzaktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin