Okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız❣️
Keyifli okumalar!
Birine güvenebilmek bu hayattaki en büyük lütuftu. Sorgusuz sualsiz arkanı yaslayabileceğin bir sırt, güçlü ve yenilmez hissettirirdi. Ben Kutay'a güvenmek istemiştim fakat şu an daha iyi anlıyordum. Aslında ona güvenmek zorunda bırakılmıştım.
Vücudumdaki hissizlik devam ederken gözlerim açık bir şekilde arabanın arka koltuğunda uzanıyordum. Evden çıkarken Cemre ve Akın beni Kutay'ın kucağında hareketsiz görüp endişeyle ne olduğunu sormuşlardı fakat Kutay kriz geçirdiğimi ve hava almaya ihtiyacım olduğunu söylemişti. Dudaklarımı hareket ettirip bunun yalan olduğunu söyleyememiştim çünkü gözlerimi bile kırpamıyordum.
Aklımda binbir farklı düşünce kol gezerken Kutay'ın bana ne yapacağını merak ediyordum. Kafesteki Derin gibi rol yapmayacağımı kesin bir dille söylemiştim fakat Kutay beni dinlemek yerine uyuşturmayı tercih etmişti.
"Bana karşı gelmemen gerektiğini anlayacaksın Derin." dedi Kutay arabayı inanılmaz hızlı sürerken. "Güzellikle ya da zorla. Buradan geri dönüş yok."
Bu yaptığı zorbalıktı. İlk zamanlarda tanıdığım Kutay'dan gittikçe uzaklaşıyordu. Beni oyuncağı olarak görmediğini söylemişti fakat tam tersi gibi davranıyordu.
"Canını yakmak istemiyordum ama beni buna mecbur bıraktın." dediğinde buna tek tepki verebilen kalbim olmuştu. Bana bir şey yapacaktı; benim istemediğim ve acı dolu bir şey.
Sayamadığım dakikalar sonra arabayı durdurdu ve beni arka koltuktan doğrultarak kucağına aldı. Kaslarım hâlâ hareket kabiliyetini kazanamamıştı, vücudumun karıncalandığını hissediyordum.
Başım Kutay'ın kucağında geriye düşerken ıssız bir dağ evine geldiğimizi fark ettim. Taş duvarları ve kırık pencereleri vardı. Bizim için açılmış kapıdan içeri girdik. Döşemeleri yırtılmış eski koltukların bulunduğu büyükçe bir salonun tam ortasında demir bir kafes vardı. Boğazımda hissettiğim yumruyla yutkunmaya çalıştım. Derin'e yaptıklarını bana da yapacaktı. Eğer bunu yaparsa sahte ölümüm gerçek olabilirdi çünkü ben o maddelerin hiçbirini kaldıramazdım.
Kutay beni dikkatle kafesin içine oturtup sırtımı parmaklıklara yasladı. Başım yana kayarken gözlerimi kırpmadan karşıya bakıyordum. Parmaklarının saçlarımda gezindiğini hissettiğimde ittirmek için kolumu kaldırmayı denedim fakat bana ne enjekte ettiyse etkisi hâlâ geçmemişti.
"Özür dilerim Derin ama söz veriyorum, iyi olacaksın. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim." dedi.
Adımları yanımdan uzaklaşırken kafesin kapısı kapandı. Odada Kutay dışında maskeli biri daha vardı ve ellerini önünde kavuşturmuş, hareketsiz bir şekilde kameranın yanında duruyordu. Yüzünün tamamını kaplayan beyaz maske gözlerine de gölge oluşturmuştu. Göz rengini bir türlü ayırt edemiyordum.
Kutay maskeli adamın yanına yürüdüğünde yeşil gözleri beni son kez baştan aşağı süzdü. Bu halimden zevk alıyor olmalıydı. Sonuçta kafese bir türlü girmeyen vahşi kediyi ikinci kez parmaklıklar ardına tıkmayı başarmıştı. O kedi, eski kedi olmasa da.
Arkasındaki tozlu ahşap masanın üzerindeki siyah poşetin içinden üç şırınga çıkardığında kalbim korkuyla atmaya başladı. Beynime uzuvlarımın hareket etmesi için komut göndermeyi denesem de sadece parmak uçlarım hafifçe kalkmıştı. Buradan kaçamayacaktım.
Kutay sessiz bir şekilde maskeli adamla konuşurken adamın belli belirsiz başını sallayarak onu onayladığını gördüm. Ardından Kutay'ın elinden şırıngaları aldı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Arkama yürüdüğünde adımlarının durduğunu hissettim. Deri eldivenli parmakları ağzıma uzanırken parmaklarının arasında küçük kırmızı bir torba olduğunu fark ettim fakat ne olduğunu anlayamamıştım. Parmaklar ağzımı aralayıp küçük torbayı dilimin üzerine bırakırken hiçbir tepki veremedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasyFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...