Keyifli okumalar!
Gözlerim doğru mu görüyordu? Şu an karşımda gerçekten annemle babam mı duruyordu? Neden şimdi gelmişlerdi ve neden bu kadar farklı görünüyorlardı?
Şaşkınlıktan aklımdaki bu soruların hiçbirini soramıyordum. Bunun yerine kendi dünyamdaki annem ve babamın ruhsuz kopyaları olan kişilere bakıyordum.
Fakat sessizlik çok uzun sürmedi. Babam duvara benzeyen yüz ifadesini değiştirmeden "Duyduklarımız doğru mu? Nilüfer gerçekten öldü mü?" diye sordu. Bunu sorarken hiç de üzülmüş gibi görünmüyordu. Öfke kanımda kaynamaya başlamıştı.
"Sizin burada ne işiniz var?" diye sordum. Kızlarını çok küçük yaşta terk edip gitmemişler gibi davranıyorlardı ve benim bunu aklım almıyordu.
"Onu koruyamamışsın." dedi annem. Ağzım şaşkınlıkla açıldığında hiçbir şey söyleyemedim. Nilüfer bu insanların arkasından mı üzülüyordu onca yıldır?
Can araya girerek "Iıı Leyla Teyze aslında o iş tam olarak öyle değil." dediğinde başımı hızla ona çevirdim. Can, Derin'in çocukluk arkadaşı olabilirdi ama annemle babamı o da Derin gibi yıllardır görmemiş olmalıydı. O zaman bu samimiyet nereden geliyordu?
Garip tavırlı annemle babam, sormadan içeri girdiklerinde dişlerimi sıkarak öne atıldım ama Ateş kollarımdan kavrayarak beni durdurdu. "Sakin ol ve dertlerinin ne olduğunu öğren." dedi. Ne yazık ki bu benim için o kadar kolay değildi.
"Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Nilüfer biraz da onlar yüzünden öldü. Derin onlar yüzünden bu kadar acımasız." diye karşı çıktım. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım.
Ateş "Farkındayım ama şu an için yapabileceğin bir şey yok. Yıllar sonra aniden ortaya çıkıyorlar, bunun tek sebebi Nilüfer'in ölümü mü sence?" diye fısıldadı.
Duraksadım. Şu an başka bir nedenden dolayı buraya gelecek kadar duygusuz olabilirler miydi? Cevabım belliydi aslında. Evet.
Yavaşça başımı salladım ve sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Ardından çoktan koltuklara kurulmuş olan sahte annemle babamın karşılarına oturdum.
"Niye geldiğinizi söylemediniz." dedim soğuk bir sesle.
Annem saçını kulağının arkasına alıp ellerini kavuşturdu. Sonra da umursamaz bir tonla "Kızımız öldü?" diye karşılık verdi sorarcasına.
Ben de aynı tonla "Umrunuzda mı?" diye sorduğumda babam iç geçirdi.
"Tabii ki umrumuzda Derin. Sen bizi ne sanıyorsun? Sizin yanınızdan ayrılmamız sizi düşünmediğimiz anlamına gelmiyor." dedi.
Gözlerimi kapatıp açtım. "Tekrar soruyorum. Burada ne işiniz var? Başka bir şey olduğu belli." dedim. Bizi düşünmediklerine adım gibi emindim.
Buradaki annem olan ama annemle hiç alakası olmayan kadın beni kısaca süzdükten sonra "Şu an hiç de uyuşturucu ticareti yapan birine benzemiyorsun. Seni biraz fazla abartmışlar sanki." dedi. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken dilim tutulmuştu. Bu nasıl bir anneydi böyle? Kızına uyuşturucuya bulaştığı için kızmıyor hatta bunu umursamıyordu. Üstelik uyuşturucuyla ilgilenen birine benzemediğim için beni suçluyor gibiydi.
Yavaşça bakışlarımı arkamda duran Ateş'e çevirdim. Onun da gözleri anlamsızca bakıyordu. Can'a baktığımdaysa bakışlarındaki suçluluktan başka bir şey görememiştim. Bir şeyler çevirmişti. Derin'in hiç hoşlanmayacağı şeyler.
Tekrar annemle babama baktığımda annemin küçümseyen bakışlarla çevreyi süzdüğünü babamınsa bana katı ve soğuk bir şekilde baktığını gördüm. Bunların nesi vardı böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasyFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...