Oy ve yorumlarınız beni çok mutlu ediyor. Teşekkür ederim :)
Keyifli okumalar!
Bir kâbusun içindeydim fakat o kadar gerçekti ki uyanamıyordum. Nilüfer'i kaybedeli iki koca gün geçmişti. Bu iki günde onu o soğuk depodan çıkarmış, küçük bir umutla hastaneye yetiştirmeye çalışmış ve bedeninin beyaz örtüyle kapatılmasına şahit olmuştum. Onu toprağa verirken yaşadığım acıya ise kelimeler yetmiyordu.
Bu süreçte Can, Özgür ve Kutay'ın dışında garip bir şekilde Ateş, Gülce ve hastaneden yeni çıkan Nilay'da yanımda olmuştu. Cenazeye yüzsüzce gelen Kılıç'ı gördüğüm an sinir krizi geçirmiş ve büyük bir zorlukla sakinleştirilmiştim. Varlığı Nilüfer'in ruhunu kirletecekti ve ben buna bir saniye bile izin vermek istemiyordum.
"Derin, artık bir şeyler yemen ve içmen gerekiyor." dedi Can. Elindeki tepsiyi yanı başıma koyduğunda tek yaptığım siyah tavana bakmaktı. Ne kadar da kararan hayatıma benziyordu.
"Derin hadi. Sen bir şey yiyene kadar başından ayrılmayacağım ve susmayacağım. Kendine zarar veriyorsun." dediğinde hafifçe gülümsedim.
"Bence ben yok olmalıyım." diye karşılık verdim çatlak bir sesle.
Can sinirle "Saçmalama, senin hiçbir suçun yoktu. O şerefsiz it yaptı her şeyi. En başından beri tüm olanlar onun suçuydu." dedi. Umrumda değildi. Söyledikleri beni daha iyi yapmıyordu. Ayrıca ben suçluydum.
"Bencillik yaptım. Nilüfer'i dinlemedim. Korkumdan uyuşturucu işinden çekildim ama niyetim kötü değildi ki. Başkaları ölmesin istedim sadece. Kendi kardeşim öldü." derken hıçkırmaya başlamıştım. "Keşke ben ölseydim."
Can hüzünle "Derin..." derken ne diyeceğini bilememiş olmalı ki sustu. Büyük ihtimalle beni şu an anlamaya çalışıyordu. Uyuşturucu işinden neden korktuğumu çözmek istiyordu ve belki daha birçok şeyi de.
Beni anlayan tek kişi de öldüğüne göre ben kendimi kime anlatacaktım?
"O pisliği ben öldüreceğim, hiç merak etme." dediğinde başımı ona çevirdim.
"Hayır. Onunla ben ilgileneceğim." dedim. Kılıç'ın istediği buydu ve aslında onun istediği şeyi yapmak zoruma gidiyordu fakat kardeşimi öldürüp sonra hayatına güzelce devam etmemeliydi. Madem tutku ve heyecan istiyordu, istediğini ona verecek ve sonsuza kadar yakamdan düşmesini sağlayacaktım.
"Ne yapacaksın peki? Daha fazla zarar görmeni istemiyorum Derin. İntikam uğruna canından olmana dayanamam. Nilüfer'i kaybettim, seni de kaybedemem." dedi üzüntüyle.
Ruhsuzca "Ne yapacağımı bilmiyorum." dedim. Sıkıntılı bir nefes aldıktan sonra "Ama düşüneceğim. Onun canını en çok acıtacak şeyi bulacağım." diye devam ettim.
Daha önce Derin'in Kılıç hakkındaki araştırmalarını hiç merak etmemiştim. Umrumda bile olmamıştı ama şimdi onlara ihtiyacım vardı. Birilerine zarar vermeyi daha önce hiç aklından geçirmemiş biri olarak ne yapacağımı bilmiyordum ve bana bu konuda en çok bu evrendeki Derin yardım edebilirdi.
Yattığım yerden yavaşça doğruldum. İçimi aniden merak kaplamıştı. Acaba Derin bu konuda bir dosya tutmuş muydu? Bunu Can'a soramazdım.
Can hareketlendiğimi görünce hemen yanıma yaklaştı. "Bir şey mi istiyorsun? Söyle, ben getiririm."
Yüzüne baktım. Derin'i Nilüfer'den sonra koşulsuz seven tek kişiydi ve onun için her şeyi yapmaya hazırdı. Yavaşça gülümsedim. "Hayır, sadece tuvalete gidecektim." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasyFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...