Oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Keyifli okumalar...
Hayat garipti. Hiç beklemediğiniz bir anda her şeyi tersine çevirebilir, ne yaşayacağınızı umursamadan sizi çaresiz bir şekilde bilinmezliğe hapsedebilirdi. Hayat beni, her gün en az bir kez ağladığım odamdan almış, belki de her gün en az bin kez ağlayacağım başka bir evrene göndermişti. Buralar tekinsizdi, bunu görebiliyordum. Ve buradaki ben kesinlikle korkunç ve acımasızdı. Uyuşturucu işiyle ilgilenmesinin yanı sıra bir can almıştı ve bu affedilemez bir şeydi. Affedilemeyeceğini karşımda bana garip bir nefretle bakan Ateş'in gözlerinde de görebiliyordum.
"Kalk, seninle gitmemiz gereken bir yer var." Ben şaşkınlıkla ona bakmaya devam ederken Özgür Ateş'e doğru bir adım atıp "Onu hiçbir yere götüremezsin. Ayrıca malları almamıza senin engel olduğunu biliyorum ve bunun cezası çok ağır olacak." dedi.
Ateş sıkılmış bir ifadeyle gözlerini devirdikten sonra koyu bakışlarıyla beni işaret ederek "Sahibin konuşmayı mı unuttu? Niye hiç de korkutucu olmayan tehditlerini o söylemiyor da sesi götüne kaçmış papağan gibi sen tekrarlıyorsun?" dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm. Benim dünyamdaki Ateş kesinlikle böyle konuşmaz ve küfretmezdi.
Yanıma ne zaman geldiğini bilmediğim Nilüfer kolumu hafifçe sıkarak "Her küfür duyduğunda şaşkın şaşkın bakarsan bu işte bir gariplik olduğunu anlarlar. Kendine hâkim olman lazım." dediğinde başımı salladım. Küfür kesinlikle alışmadığım bir şeydi. Benim arkadaşlarım asla bu tarz kelimeler kullanmazlardı. Ama eminim ki bu dünyadaki Derin'in arkadaşlarını bırak, kendisi de bir küfür uzmanı olmalıydı.
Kendimi toparlamaya çalışarak derin bir nefes aldım. Özgür'ü hafifçe ittirerek Ateş'in tam karşısında durdum. Gözlerine bakmak istemiyordum çünkü nefreti beni yakmak ister gibi alev alevdi. "Nereye gideceğiz?" diye sorduktan sonra bakışlarımı kaldırdım. Dudaklarında sinsi bir gülümseme belirirken "Sürpriz." dedi ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Ne var ki ben sürprizlerden hiç hoşlanmazdım. Nilüfer'e baktığımda endişeli bakışları telaşlanmama neden olurken "Nilüfer de bizimle gelsin." diyerek Ateş'in duraksamasına neden oldum.
"Niye okulun ilk günü velisini sınıfa götürmeye çalışan küçük veletler gibi davranıyorsun?" dediğinde sinirle "Sen neden herkesin her hareketini bir şeye benzetiyorsun?" diye soruyla karşılık verdim. Güçsüzlüğümün burada da fark edilmesi canımı sıkmıştı.
Ateş bana doğru yavaşça yaklaşırken yürüyüşünden akan güçle yutkundum. "Laf salatanı yiyemeyecek kadar tokum. O yüzden beni uğraştırmayı kes ve hemen yürü. Ne kullanıp da hangi kafayı yaşadığın zerre umrumda değil ama benimle geleceksin." Bakışlarını arkamda duran Özgür'e çevirdiğinde gözlerini hafifçe kıstı. Özgür'e baktığımda onun da Ateş'e öfkeyle baktığını gördüm.
Çaresizce oflayarak yürümeye başladığımda Özgür şaşkınlıkla "Öylece gidecek misin yani?" diye sorarken bakışlarımı Özgür'e çevirdim. "Ne yapmam gerekiyor Özgür?" diye sorduğumda Özgür kaşlarını çatarak "Sen gerçekten iyi değilsin. Neyin var bilmiyorum ama gitmene izin veremem. Kendine gelmeden hiçbir yere gitmeyeceksin!" diye cevap verdi. Eskiden olsa bu korumacı tavrına ölebilirdim ama şimdi garip bir şekilde sinirlenmiştim. Sanki ona olan hislerimin üstüne kat kat toprak atılmıştı. Sözlerine cevap verme gereği duymadan son kez Nilüfer'e baktığımda bana güven vermek istercesine gözlerini bir kez kapatıp açtı. Korkumu belli etmemeye çalışarak kapıya doğru yürürken Ateş de yürümeye başlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/142642782-288-k773773.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasiFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...