16.BÖLÜM

277 20 8
                                    

Her gün yeni bir şey öğreniyor ve yeni gerçeklerle yüzleşiyordum. Bu sefer öğrendiğim şey benim için ne ifade ediyordu? Acaba Derin'in öğrenmeye çalıştığı sır, Kılıç'ın kardeşi veya onunla ilgili bir şey olabilir miydi?

Çağla, buraya Kutay'ı görmek için gelmişti. Bu demek oluyordu ki Kutay Çağla'nın kim olduğunu biliyordu. Ya da belki de bilmiyordu. Kafam çok karışmıştı.

Bardan çıktığımda havanın soğuduğunu fark ettim. Burası garip bir şekilde hep soğuktu ve ben bundan hiç hoşnut değildim. Ellerimle kollarımı ovuşturarak kendimi biraz da olsa ısıtırken kolumda bir el hissederek irkildim.

Hızla arkamı döndüğümde Ateş ifadesiz bir şekilde bana bakıyordu. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim.

"Yine ne var Ateş?" Onunla atışmaktan yorulduğum için her ne söyleyecekse çabucak söyleyip gitmesini istiyordum.

"Benimle gel." Dümdüz bir ses tonuyla söylediği cümleyle birlikte kaşlarım çatıldı.

"Niye?" Diye sorduğumda dişlerini sıkıp gevşetti.

"Bir şey söyleme de gel işte. Pişman olmayacaksın, merak etme," diye karşılık verdi. Geçmiş zamanda yaşadıklarımız aklıma geldiğinde ürperdim.

"En son bunu dediğinde neler yaşadığımızı hâlâ unutmadım. O yüzden kalsın, sağ ol," dedim soğukça. Ateş dengesiz biriydi ve ben artık onu çözmeye çalışmak istemiyordum.

"Derin, bir şey yapmayacağım. Gel dedim, beni uğraştırma. Hep inatçıydın da bu kadarı sence de biraz fazla değil mi?" Diye sordu alayla.

"İnatçı olmakta da haklıydım. Neden gelmem gerekiyor? Eğer söylemezsen şuradan şuraya bir adım bile atmam," dedim elimle de işaret ederek.

Ateş sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. "Yeni çetelerle iş birliği ile ilgili. Seni görüşmen gereken birkaç kişinin yanına götüreceğim," dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

"Sen nereden biliyorsun bunu?" Diye sordum merakla.

"Kutay söyledi. Konuştuklarınızın aranızda sır olarak kaldığını mı düşünüyordun? Kutay benden pek bir şey saklamaz, bunu bildiğini sanıyordum," diye cevap verdiğinde şaşırmıştım. Tabii ki bilmiyordum ama belli ki Derin biliyordu. Ayrıca bazı şeylerin sır olarak kalmasını tercih edebilirdim ama anlaşılan buna benim dışımda dikkat eden yoktu.

Sorusuna bir cevap vermemeye karar verdim çünkü zaten karışık olan ortalığı daha fazla karıştırmama gerek yoktu. "Şimdi mi gitmemiz gerekiyor?" Diye sordum konuyu değiştirerek.

Ateş tuhaf bir şekilde gülüp "Bir sakıncası mı var? Senin için geç bir saat mi yoksa?" diye sordu. Evet, aslında geç bir saatti ve ben bu saatlerde evimde olmayı tercih ederdim ama bunu öylece söyleyemeyeceğim için somurttum.

"Hayır, geç değil tabii ki," diye mırıldandım isteksizce.

Ateş hafifçe gülümseyip "Güzel," dedikten sonra birkaç adım ötemizde duran arabasını işaret etti. "Gidelim o zaman."

Arabaya bindiğimizde merakla Ateş'e baktım. "Bana neden yardım ediyorsun?" Diye sorduğumda Ateş'in dudakları hafifçe kıvrıldı.

"Bana neden hep bunu soruyorsun?" Diye karşılık verdi. Dudaklarımı büzdüm.

"Çünkü bana bir kez daha yardım etmiştin," dediğimde alayla güldü.

"O bir yardım değildi. Sen ölürsen benim yaşama amacım da yok olacaktı. Senden intikam almak için yaşıyorum biliyorsun," dedi. Sıkıntıyla başımı ön cama çevirdim. Tuna öldüğünde en az Ateş kadar üzüldüğümü hatırlıyordum çünkü o benim de kardeşimdi.

PARALELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin