|16|

7.7K 410 16
                                    


  Dünya üzerinde bilimsel olarak en uzun gecenin 21 aralık olduğu kanıtlanmışken, Hazel için en uzun gecenin bu gece olması normal miydi? Tüm gece düşünmekten uyuyamamış, kısa bir süre daldığındaysa diken üstünde uyumuştu. Sabahın erken saatlerinde de diken üstünde ki uykusundan mesaj sesiyle uyanmıştı. Talha'nın attığını düşünüp telefonu eline alsa da aptal internet mesajlarından biriydi.  Şimdi daha alarmının çalmasına bir saat varken tavanı izliyordu. Gün belli ki onun için geçmeyecekti. 

Zaten hayat böyle değil miydi hasta olduğumuz günün sabahı olmazken ya da düşünceli olduğumuz günün, mutlu olduğumuz gün hiç yaşanmamış gibi bir kaç saniye de biterdi. Daldığı Talha dolu düşüncelerden alarmının sesiyle sıçradı. Hızlıca hazırlanıp kısa kahvaltısından sonra evden çıktı. Talha'nın gelmiş olduğunu düşünmüyordu. Lakin içinde ki pembe düşler ülkesinde ki kızı geldiğini ümit ediyordu. Tabi ümitlerinin bir damla göz yaşında boğulması uzun sürmedi. Mahirin sokağın köşesinde siyah arabanın kenarında onu beklemesi bunun için yeterliydi. Bindiği arabanın hareket etmesiyle gözlerini kapattı bu gün bir an önce bitmeliydi.

**

"Hazel geliyorsun değil mi?"

"Ne? Nereye?" Hazel daldığı düşüncelerden Tuba'nın sorusuyla çıktı. Soyunma odasında ayakkabılarının bağcıklarını bağlarken boş gözlerle Tuba'nın suratına baktı. Kafası Talha'nın gelip gelmeyeceğiyle o kadar doluydu ki Tuba'nın neyden bahsettiğine anlam vermedi.

"Hazel sakın unuttum deme." Hazel masum bakışlarını Tuba'ya gönderirken devam etmesini bekledi. "Bugün hep birlikte kahve içmeye gidecektik."  Hazel'in geçen hafta yaptıkları plan sahnesi gözlerinin önünden geçerken yüzünü buruşturdu. "Şu suratına bakılırsa unutmuşsun Hazel." 

Tuba'nın kırgın çıkan sesiyle gözlerini yumdu. Oturduğu yerden kalkıp genç kıza sarıldı. "Tubişim, özür dilerimm. Kafamdan çıkmış. Bu seferlik affetseniz. Gerçekten çok önemli bir işim var yoksa biliyorsun hiç gelmemezlik yapmam."  Tuba dolabını kapatırken omuz silkti. "Hadi ama Tubiş. Beni biliyorsun." Tuba daha fazla arkadaşının tatlı hallerine dayanamadı. "Tamam ama sadece bu seferlik bir daha bizi ekersen biter arkadaşlığımız." Tuba'nın ciddi durmaya çalışarak söylediği sözler iki kızı güldürdü. "Tamam komutanım." diyerek asker selamı veren Hazel, asılı olan çantasını alıp Tuba'ya da bir öpücük gönderip soyunma odasından çıktı. Yüzünü düşürmemeye çalışıp Talha'nın geldiğini umut ederek hastaneden çıktı. Talha'nın siyah arabasını arasa da gördüğü kendisine bakan Mahir ve arabasından başka biri değildi. Aynı hayal kırıklığını bir gün içinde nasıl iki kere yaşıyordu anlam vermedi. Mahir arka koltuğun kapısını açarken ters bir bakış atıp arabaya bindi. Mahir'e kızmasının bir anlamı yoktu, biliyordu ama yine de ona karşı öfkeli hissediyordu. Sanki Mahir olmasa Talha onu almaya gelecekmiş gibi. 

Mahir'in de arabaya binmesiyle araba hareket ederken Hazel konuştu. 

"Talha nerde?" Mahir beklemediği soru karşısında şaşırırken cevap verdi. "Holdingde yenge." 

Hazel aldığı cevapla bıkkın bir nefes alırken Talha'nın gerçekten kırıldığını anladı. Belli ki söylediklerinde oldukça ciddiydi. "Talha'nın yanına gidelim." Mahir yine şaşırırken şoföre işaret verdi. Takım elbisesinin iç cebinden telefonunu çıkardı. "Ve sen Mahir bunu ona haber vermiyorsun. " Mahir omzunun üzerinden Hazel'e bakınca sözlerinde ne kadar ciddi olduğunu anladı. Sabahtan beri gergin olan kızın gazabını üzerine çekmeme için telefonu eski yerine koyup önüne döndü. Hazel gözlerini kapatıp geriye yaslandı. Bir taraftan bu yolculuğun hemen bitmesini istiyor, bir taraftan ise sonsuza kadar sürmesini diliyordu. Şimdi oraya gidip ne diyecekti. Derin bir nefes alıp arabanın durmasını bekledi.

BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI) 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin