|1|

19.4K 520 68
                                    

Yeni kurgumla karşınızdayım. Fikirlerinizi belirtirseniz mutlu olurum. 3 bölüm birden yayınlayacağım gelen tepkilere göre devam edeceğim.

Allah önce adamı yarattı bundan 27 sene önce. Sonra kadını yarattı 22 sene önce. Kadın ağlayışlarıyla doldurdu dünyayı ve kader ikisi arasında görünmez köprüler kurdu. O bebekler büyüdü çocuk oldu. Çocuklar büyüdü genç oldu. Birbirlerinin kıyısına gelemediler hiç. Kader ipleri dolandı durdu şehirlerde ve kadın geldi adamın olduğu şehre. Hani derler ya tüm aşk hikayeleri bir insanın bir şehre gelişi ya da gidişiyle başlar diye onlarınki de öyle oldu. Ama her  nasip vaktine esirken ipleri yaklaştı ama birbirine dolanamadı. Bekle dedi kader daha var. Birbirlerinin kıyısında dolandılar bir süre ta ki o güne kadar. Kaderlerinin ilk kez kesiştikleri güne. Farkında değillerdi tabi. En zor olanı ilk kesişmeydi. Sonra tekrar eden kesişmelerle kördüğüm olup kader ipi birbirlerinde dolanacaktı. 

~~

Hastaneden çıktığında derin bir nefes aldı. Rüzgarla dans etmeye karar veren şalının uçlarını tutarken bir yandan da feracesi bacaklarına yapışmasın diye rüzgara sırtını dönmeye çalışıyordu. Evet tesettürlü kızlar için gerçekten rüzgâr başlı başına bir dertti. Yine de bir staj bölümünü daha başarıyla tamamlamanın haklı gururunu yaşıyordu. O yüzden ne bozulmaya yön tutmuş şalı umurundaydı ne de tüm gün ayakta kalmasından dolayı ağrıyan bacakları. Derin bir nefes daha çekti içine. Yokuşun sonundaki otobüs durağına yürümeye başladı.

Otobüs durağında beklerken son zamanlarda huy edindiği düşüncelerinin arasına daldı yine. Hayatında şikayet edeceği hiçbir şey yoktu. Onu seven bir ailesi, kendinden küçük iki kız kardeşi, ilk seneler zorlansa da staja başladıktan sonra sevdiğine karar verdiği bir mesleği, ki okuması tam bir işkence olan diş hekimliğinden bahsediyordu, o kitaplarda yazılan sürekli eğlenilen birlikte vakit geçirilen arkadaşlardan olmasa da sevdiği ve sevildiği bir arkadaş grubu vardı. Çok şükür ne sağlığında bir sıkıntı vardı ne de ailesinin sağlığında. Çok zengin değillerdi. Babası asker annesi ev hanımı olan tipik bir orta gelirli Türk ailesinde yaşıyordu. Yine de sürekli değişen arkadaş çevresinden kaynaklı durumlarının iyi olduğunu da farkındaydı. Mesela o hiçbir yere gittiğinde para hesabı yapmazdı. Babası aylık harçlık verirdi. Hazel'in ise bu parayı harcayacağı yol ve ufak tefek kişisel ihtiyaçlar dışında bir yer yoktu. O yüzden her zaman bir miktar parası olurdu banka da. Bu da arkadaşlarıyla istediği zaman istediği yere gitmesini kolaylaştırıyordu. Ne parasını harcayacağı para tuzağından başka bir şey olmayan makyaj malzemeleri alırdı, ki bu zaten tesettüre aykırıydı, ne de hafta sonları mağaza mağaza gezip kıyafet alırdı. Dolabında olan beş feracesini dönüşümlü olarak giyerdi. Tesettürlü olmanın en güzel yanlarından biri de buydu. Feraceni giy çık ne kombine ihtiyaç vardı ne de model aramaya.

Çoğu insana göre mükemmel bir hayat yaşıyordu ve bu yüzden her fırsatta şükretmeye çalışıyordu. Ama yine de insanoğlunun doyumsuzluğundan mı kaynaklı yoksa kendisinden mi kaynaklı olduğunu bilmese de yaşadığı hayata tam manasıyla ait hissedemiyordu kendisini. Hani bir yemek yaparsınız her şeyi tamdır tüm malzemeleri, pişmesi, kıvamı ama tuzunun bir miktarcık eksik olması lezzet vermez ya öyle hissediyordu. Sanki hayatının tuzu eksik gibi. Kendi kendine güldü Hazel. Evet hayatını bir yemeğe de benzettiğine göre bugün ki saçmalama kotasını doldurmuş demekti.

Derin bir nefes aldı. Gökyüzünün maviliğine baktı. 'Elhamdülillah' dedi hafifçe kıpırdayan dudaklarıyla. Şeytanın vesveselerinden kurtulmak için ardına bir de euzü besmele ekledi. Kimin hayatı tamdı ki. Peygamber efendimizin hayatı imtihanlarla doluyken varsın bizim hayatımızda da tuz olmasın dedi kendi kendine. Ardından ekledi. Sen önce yemeği yapabilmenin şükrünü eda ette, tuzu Rabbim bir şekilde tamamlar inşallah diye geçirdi. Bakışlarını uzaklardan gelen otobüse çevirdiğinde düşüncelerinden de kurtulmuştu.

BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI) 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin