|18|

7.7K 399 47
                                    

Mevsimler geçermiş, bahar gelip gidermişte insan zamana bir türlü yetişemezmiş. Sanırım yaşadığım bu üç haftada bu lafı çok güzel anlamış hatta yaşamıştım. Yoğun yorucu, bir o kadarda içinde küçük heyecanlar barındıran üç hafta. Bu üç haftada neler oldu derseniz ne olmadı ki derim?

İstemeden sonra ki ilk sabah

Hazel gözlerini çalan zilin sesiyle araladı. Gözlerine giren ışık keskin bir acı versede bir kaç saniye de alışmıştı. Karşısında ki saate baktığında sabahın dokuzu olduğunu gördü. Daha kargalar bişeyini yememişken ne ziliydi bu? Uykusuzluğunun verdiği agresiflikle yataktan doğruldu. Kızlarda zil sesine uyanmış hepsi şaşkın ördek gibi birbirlerine bakıyordu. Babası muhtemelen işe gitmişti. Kapının açılma sesiyle gelen adamın konuşmasını dinledi.

"Hazel Karadağ'a çiçek var."

"Ben alayım" kapıyı açan annesiydi de çiçeği gönderen kimdi. Kızlarla göz göze gelmesiyle Cemre ve Mine küçük bir çığlık attı. O hayatında ilk defa çiçek almanın şokunu yaşarken belli ki kızlar olayı çözmüştü.

"Kızım enişte ne kadar romantik."

"Anlaşılan ilk gününüzde sana bir jest yapmak istemiş."

"Ay kızlar darısı bizim başımıza."

"Amin amin" üç kız çıkardıkları sonuçla gayet mutlu bir şekilde Hazel'e bakıyordu. Hazel parmağında ki yüzüğe baktı. Sırıtmak istemese de dudaklarına engel olamıyordu. Bir parça utanmış, çokça mutlu oluştu. Demek Talha romantik bir adamdı. Gerçi dün attığı mesajdan bunu çıkarmalıydı.

"Bak bak nasılda sırıtıyor." diyen Mine'yle "Ya kızlar" deyip yorganın altına girdi. Kahkaha atmak istemesi gayet normaldi değil mi? Kızların arasında ki çekişme kapının tıklatılıp annesinin gelmesiyle son buldu.

"Al bakalım gelin hanım. Kimin gönderdiğini söylemediler ama üzerinde kart var. " annesinin tebessümle söylediği sözler onu utandırmıştı. Bu esnada odaya teyzesigil ve kız kardeşleri de gelmişti. Bu kadar insanın içinde kartı okumayacaktı tabi ki.

"Bu çiçekte bir garipmiş ne çiçeği bu ters falan duruyormuş gibi. Dün ki kırmızı güllerden sonra bu olmamış." Teyzesinin sözleriyle dikkat etmediği çiçeğe baktı. Gerçekten ilk defa görüyordu bu çiçeği. Bir şey demedi. Kartı ve çiçeği alıp odadan çıkarken teyzesinin "Bak bak çirkin çiçeğini de aldı gidiyor. Kızım bize de okusa da teyzenim ben senin." demesine dil çıkararak cevap verdi.

Çiçeğin Talha'dan geldiğini bile bilmek içinde ki şelalelerin gürüldemesi için yeterliydi. Derin nefes alıp siyah zarf içinde ki siyah kartı çıkarttı. Büyük bir gülümseme ile okumaya başladığı kartı okumayı bitirince yüzünde solmuş gülümsemesi ile bir kaç dakika kaldı. Sanırım şok dedikleri şey buydu. Düşünemiyor, konuşamıyor sadece öylece kağıda bakıyordu. Kızların odadan gelen kahkahalarıyla çiçeğe baktı. Sonra elinde ki kağıda. Durumun sandığından daha tehlikeli olduğunu o an idrak edebilmişti belki de. Ses seda çıkmıyor dediği adam enselerindeydi. Belki evinin önünde belki bir adım kadar arkasında ama oralarda bir yerlerde. Onun tahmin etmediğinin aksine evini, ailesini, hatta ne yaptıklarını bilecek kadar yakınlarındaydı. O an Talha'ya şu zamana kadar vermediği kadar hak verdi. Bir an önce evlenmek zorundalardı. Ailesiyle ne kadar fazla kalırsa bu işin içine o kadar çok gireceklerdi. Kapıya gelen adam belki çiçekçi bile değildi. Aklına gelen her detay daha fazla sinirlenmesine öfkelenmesine neden oluyordu. Talha'ya haber vermeliydi ama ne diyecekti. Adam bunu duyduğunda delirecekti. Gözünü kapatıp eliyle başını ovuşturdu. Uykusuzluğun üzerine bi de bu sinirlerini bozmuştu. Kapının tıklatılmasıyla gözlerini açtı. Kartı kapının arkasında duran ceketinin içine sıkıştırdı. 

BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI) 🖤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin