Arkadaşlar hepimizin Filistin'de olanlara çok üzüldüğünü biliyorum. Lütfen elimizden gelen desteği yapalım BOYKOT'u bırakmayalım. Oradaki kardeşlerimize bir kurşun da biz sıkmayalım. İndirimlerin tuzağına düşmeyelim. Kahvesiz ölmeyiz. Çamaşırlarımız daha az beyaz olursa ölmeyiz, ama bizim bir kuruşumuzdan dolayı önemsemediğimiz aman canım sadece benim paramla mı oluyor dediğimiz bir kuruş bir çocuğun yaşamını sonlandıran kurşun olabilir. Lütfen lütfen lütfen BOYKOT edelim.
Dualarımız Filistin'le
#freepalastine
~~~~~
Adam stresli anlarda yaktığı son dal sigarasının son dumanını içine çekip izmaritini ayakkabısı ile ezdi. Dumanı dışarı üflerken elleriyle alnını ovuşturdu. Tüm gece ayakta sinir küpüyken şimdi evinin kapısından nasıl gireceğini düşünüyordu. Saat sabahın altısı, gün daha doğmamışken yarım saattir ayazda dikiliyordu.
Karısı ona çok kızgındı. Bunu tahmin etmesi için müneccim olmaya gerek yoktu. Aynı zamanda üzgün olduğunu da biliyordu. Mahir ona bilmesi gerekenleri söylemişti söylemişti de kadın bilmesi gerekenleri bilmiyordu. O Talha Hancıoğlu idi. Karısının dudağından akan kanın hesabını sormadan onun gözlerine nasıl bakardı. Gerçi hesabı sormuştu sormasına ama bu seferde karısının karşısına çıkacak cesareti yoktu.
Tüm gece yaşadıklarını düşündü.
Karısını karakolda dudağı patlamış bir halde gördüğünde onu koruyamadığı için o kadar vicdan azabı duymuştu ki onun yanından nasıl kaçacağını bilememişti.
Belki de korkmuştu Hazel onu suçlar diye. Ne olursa olsun onun karısıydı. Onu koruyacağına söz vermişken evlenme sebepleri ilk başta buyken, belki de adam 'Sen beni koruyamıyorsun, boşanalım.' demesinden korkmuştu.
Kendisine olan öfkesi o kadar büyük o kadar çoktu ki, Selim Bey'le birlikte adamla konuşurken öfkeden sıktığı dizi morarmıştı.
Usulünce anlaşılmış karakolda çözülmeyeceği belli olan meseleyi kendisi güzelce çıkışta halletmişti. Tabi bu arada karsının sinir krizleri geçirdiğine de emindi.
Derin bir nefes alıp evinin kapısını açtı. Etraf oldukça sessizdi. Hazel'le karşılaşırsa ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Kendisini açıklamalı mıydı? Yoksa özür mü dilemeliydi? Bir kere daha sıkıntıyla alnını ovuşturdu. Her problemi çözen, koca şirket yöneten Talha Hancıoğlu karısına ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
Ceketini çıkarıp portmantoya astı. Gömleğinin kollarını yumruk sallarken zaten kıvırmıştı. Sanki Bu yüzleşmeden kaçabilecekmiş gibi merdivenleri ağır ağır çıktı. Kapalı yatak odasının kapısını açtı. İçeri girdi. Ayın ışıklarıyla aydınlattığı yatağa baktı. Bir kaç saniye anlamlandırmaya çalıştı. Kaşlarını çattı. Eliyle sert bir şekilde ışığı açtı. Boş yatak, tam karşısında duruyordu.
Bu yüzleşmeden kaçmayı şimdi o kadar çok istemediğine karar verdi. Göğsünü dolduran panik duygusunu görmezden geldi. Hızlı adımlarla banyonun kapısını açtı. Karısını içeride göreceğine emindi. Muhtemelen abdest alıyordu. İçerinin boş olduğu, yatak odasından gelen ışıkla belli olmasına rağmen emin olmak için banyonun da ışığını açtı.
Boşluk.
İçinde ki korku neyden kaynaklanıyordu bilmiyordu. Telaş yapmak istemiyordu. Karısı evdeydi. Evde olmak zorundaydı. Mantıklı olan tek şey buydu. Göğsünü sıkan, nefesini kesen histen kurtulmak için eliyle gömleğinin bir düğmesini açtı. Karısı onu terk mi etmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI) 🖤
EspiritualUyarı : Talha Hancıoğlu hayali bir karakterdir yaşayanlarda onu aramayınız. ▪▪▪ Bir adam ve bir kadının kaderlerinin beklenmedik şekilde kesişmesiyle başlayan aşk hikayesi.. Allah önce adamı yarattı bundan 27 sene önce. Sonra kadını yarattı 22 sene...