34.BÖLÜM

1K 43 4
                                    

INSTAGRAM: ysmkayaaa

Keyifli okumalar! 🤍

Panik duygusu aşktan ve nefretten çok daha güçlüydü. Saniyesinde baştan aşağıya tüm bedenini esir alıyor, beynini yiyip bitiriyordu. Daha önce birçok kez yaşadığım, fazlasıyla tanıdığım bu his yine beni içten içe tüketmeye başlamıştı. Telefonumu kapatarak ayağa kalktım. Poyraz benimle beraber çoktan kalkmış bir açıklama yapmamı bekliyordu. Beynim kulaklarımın duyduğu cümleyi kabullenemiyordu. Cem'in kimle ne derdi olabilirdi? Kim neden Cem'e zarar vermek ister? Cem, bu dünyada tanıyıp tanıyabileceğim en iyi insandır. Herkesin iyiliğini düşünür ve onun için diğer insanlar hep kendinden önce gelmiştir. 

"Hastaneye gitmeliyiz."

"Sorun ne?"

"Cem. Cem, hastanede. Onun yanına gitmem lazım."

Ağlamayacaktım! Cem iyi olacaktı. Hastaneye gidecektim ve sapasağlam karşımda görecektim. Sadece dövmüşlerdi en fazla ne olabilirdi? Bu kez kaybetmek yoktu. Poyraz elimi tutarak Okan amca ve Karan'ın oturduğu masaya doğru ilerledi. 

***

Okan amcayı eve bırakarak hep beraber hastaneye doğru yola çıktık. Karan gelmek için ısrar etmişti ve şu an onunla cebelleşebilecek halde değildim. Kafamı arkama yaslayarak akan yolu izlemeye başladım. Kardeşimin iyi olması için dua etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Sıkıntı bir kere gelmeye başladığında devamında her şey üst üste geliyordu. Artık tükeniyordum. Sürekli bir şeylerle mücadele etmek beni ciddi anlamda yormuştu. 

Mücadele etmek ve kayıplar vermek istemiyordum. Bir kişiyi daha kaybedecek olma düşüncesi beni kahrediyordu. Ağlamamak için kendimi sıkıyor, yumruk yaptığım elim yüzünden tırnaklarım avuç içime batmasına izin veriyordum. Araba hastanenin bahçesinde durduğunda Karan ikimizden önce indi. Emniyet kemerimi açtım.

"Akay'ım."

Başımı kaldırarak Poyraz'ın yüzüne baktım. Elimi avucuna aldı, yaptığım yumruğu açtı. Baş parmağı avucumun içinde gezinde. 

"Öpmeye kıyamadığım sana, sen neler yapıyorsun?"

Sesi kısık çıkmıştı. Yakınında olmasaydım duyamayacağım kadar kısık. Elimi dudaklarına götürerek avucumu öptü.

"Kendine zarar vermeni yasaklıyorum," dediğinde yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Şefkati daha çok ağlama isteğimi arttırıyordu.

"Anlaştık mı?"

Kafamı sallayarak onayladım. Arabadan inerek yanıma geldi ve kapımı açtı. Beraber içeriye girdik. Cem'in nerede olduğunu öğrenmek için danışmana yaklaştım. 

"Cem Ertem nerede?"

Karşımdaki kadın bir süre bilgisayar ekranına bakındı. Daha sonra bakışlarını yavaşça bana çevirdi. 

"Nöroşirürji alanında. Üç numaralı ameliyathane."

Kendi bölümümün adını duyduğumda başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldum. Durumu bu kadar ciddi miydi? Bir kaç adım geriledim. Sendelediğimde Poyraz hemen kolumdan tutarak düşmemi engellemişti. Poyraz bir şeyler söylüyordu ama duyamıyordum. Bedenim bir anda kas katı kesildi. Cem'in yanına gitmek istiyordum ama ayaklarım bana itaat etmiyordu. Kötü bir haber alacak olma düşüncesi Cem'e doğru gitmeme engel oluyordu.

Güçlü kalmalıydım. Cem için güçlü kalmalıydık. Ona hiçbir şey olmayacak. O bu hastaneden sapasağlam çıkacak. Elimi tutan ve panikle yüzüme bakan Poyraz'ın yüzü girdi görüş açıma. Konuşmadan asansöre doğru yürüdüm. Asansörün gelmesini beklerken sessizliğimi koruyordum. Açılan kapıdan içeriye girdim. Ellerim buz kesmişti bir anda. Yeniden açılan kapıdan bu kez çıktım. 

SİMSİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin