INSTAGRAM: ysmkayaaa
Keyifli okumalar! 🤍
Ölümü yakından biliyordum. Başlarda bocalıyor, kabullenemiyorsun fakat zaman geçtikçe alışıyorsun. Alışkanlığın yanında hiçbir zaman geçmeyecek bir şey varsa o da özlemek. Ne kadar alışırsan alış ne kadar zaman geçerse geçsin özlemekten geri kalamıyorsun. Canından çok sevdiğin insanın arkasından yapabileceğin tek şey özlemek oluyor ve bu gerçek inanılmaz can yakıyor.
Direkt gözlerimin içine öfkeyle bakan adam beni korkutmuyordu. Çünkü biliyorum onun öfkesi bana değildi. Bir insanın ölümü hemen kabullenmesi kolay değildi. Yıllardır bundan çok daha kötü tepkiler veren insanlarla mücadele ediyordum. Heybetli bedeni tam karşımda sert ve keskin bakışları üzerimdeydi. Kolumudaki sert tutuşu ile bakışlarım ellerine kaydı. Titriyordu!
"Poyraz!"
Koridorda yankılanan yorgun ses hırıltılı nefeslerinin arasına karışmış, beni o kollardan iki saniyede kurtarmaya yetmişti. Düşüncelerimi, hislerimi ifade etmekte zorlanıyordum.
"Ne dediğini bilmiyor bu kadın!"
"Poyraz, dur oğlum. Biliyorum kabul etmek istemiyorsun ama bu beklenen bir durumdu."
"Sen ne diyorsun baba? Bunu böylece kabullenemem!"
"Anneni böyle yolcu etme oğlum."
Karşımda eşi için gözyaşı döken yaşlı adama daha fazla bakabilecek cesaretim yoktu. Genç adamın kıskaçlarından kurtulmuş olmanın fırsatını değerlendirerek oradan sessizce uzaklaşmıştım. Verdiğim haberin üzerinden saatler geçmişti. Sabaha kadar kardeşim için araştırmalar yapmış gözümü bir saniye bile kırpmamış ve ertesi güne çoktan başlamıştım. Sabah saat sekizi gösterirken odamdan çıkıp kafeteryaya indim. Bütün gece uyumamıştım ve önceki günlerin yorgunluğu ile berbat bir haldeydim. Kafeteryadan aldığım sert kahvemle bahçeye ilerledim. Esen havayla hırkama sarılma isteğimi bastırdım. Kahvemden bir yudum aldım ve çalan telefonumu cebimden çıkardım. Bilinmeyen bir numara vardı ekranda. Bıkkınca iç çekerek aramayı yanıtladım.
"Efendim?"
"Odandayım."
Yüzüme kapanan telefona şaşkınca bakakaldım. Kahvemi yanımda duran taşın üzerine bıraktım, yeniden hastaneden içeriye girdim. İndiğim merdivenleri gerisin geri çıktım ve odama geldim. İçerideki saygısızın kim olduğunu deli gibi merak ederken aynı hızla kapımı açıp bedenimi aralık kapıdan içeriye soktum. Okan Bey ve oğlu odamda karşılıklı oturuyorlardı.
"Bir sorun mu var?"
Sorumu yönelttiğim sırada yerime geçerek karşılarına oturdum. Okan Bey titreyen elleriyle sıkıca tuttuğu kağıtları masama bıraktı. Bakışlarım bir süre yüzünde oyalandıktan sonra yönünü kağıtlara çevirdi.
"Organ nakli için gerekli tüm evraklar."
"Ne?"
Oğlu sabırsızca araya girdi.
"Annemin kendi isteğiydi. Artık aramızda olmadığına göre son isteğini gerçekleştirmek bize düşüyor."
"Bak doktor kızım biz araştırdık. Kardeşinin kalp nakli olması gerekiyormuş ve eşiminde isteği bu yönde. Anlayacağın aradığınız donör Allah'ın izniyle bulundu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİMSİYAH
FanfictionAşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama aşkın kaçınılmaz sonudur, delirmek. "Mavi gözleriniz denize benziyor madam! Düşsem ölür müyüm?" "Sö...