43.BÖLÜM

692 30 6
                                    

INSTAGRAM: ysmkayaaa

Keyifli okumalar. 🤍

Kendi hatalarım bana fazla geliyordu. Farkında olmadan yaptığım yanlışın altında ruhum eziliyordu. Geriye dönüp baktığımda tüm iyi ve kötü anılarımda yanı başımda Poyraz vardı. Ağladığımda gözyaşlarımı silen, başımı omzuna yaslayan, geçti diyerek beni teselli eden bir Poyraz. Ben kendi kendimi affedemezken Poyraz'dan nasıl beni affetmesini bekleyebilirdim?
Dakikalar önce Poyraz'ın serçe kapattığı kapıdan yavaş ve sessizce çıktım. Kafamda tek bir soru dolanıyordu. Bu olanları nasıl telafi edebilirim? Bunun telafisi var mıydı peki? Aynı konumda ben olsaydım affedebilir miydim?

Arabaya bindiğimde boş boş oturmaya başladım. Beni seven bütün insanlara aynı şeyi yapıyordum. Sercan'ı kendi bencilliğime boğdum. Karan, benim bencilliğim yüzünden abisiyle yeterince vakit geçiremedi. Yetmezmiş gibi buna Poyraz'ı da dahil ettim. Artık aldığım nefes fazla geliyor gibi hissediyordum. Ne yapsam olmuyor, hep bir şekilde farkında olmadan sevdiğim insanları incitiyordum. Arabayı çalıştırmadan önce Poyraz'ı aradım. Bir umut telefonumu açmasını bekliyordum. Arama meşgule düştüğünde telefonumu yan koltuğa bırakarak motoru çalıştırdım. Poyraz'ı bir süre kendi haline bırakmanın daha iyi olacağını düşünüyordum. Umarım ki yanılmıyorumdur.

Düşüncelerim sanki dağılacakmış gibi kafamı iki yana salladım. Bu halde arabayı sürmemin imkanı yoktu. Çantamı ve telefonumu alarak arabadan indim. Telefonumu kabanımın cebine koyarak yürümeye başladım. Hava bir anda daha çok soğumuştu. Bir nebze olsun ısınabilmek için kabanıma daha da sarıldım. Boş sokaklarda kasvetli bir gökyüzünün altında dakikalardır yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmeden birbirini takip eden yolu takip ediyordum. Aniden atıştırmaya başlayan kar saçlarımın üzerinde bir kaç saniye varlığını idame ettirip yok oluyordu. Olduğum yerde yolun ortasında durdum. Başımı gökyüzüne kaldırdım.

Yağan kar tanelerinin bazıları gözüme girdiğinde gözlerimi kırpıştırdım. Karın kirpiklerime bıraktığı ıslaklık gözyaşlarımın ıslaklığıyla karışıyordu. Kış güneşi batmak üzereydi ve gökyüzünü kırmızıya boyamıştı. Ayaz parmaklarımı al al yapmıştı. Üşüyen ellerimi yüzüme bastırdım. Buradan şirkete geri dönemezdim. Farkında olmadan epey yürümüştüm. Gördüğüm ilk taksiyi durdurarak evimin adresini verdim. İhtiyacım olan tek şey Poyraz'ın sıcaklığıydı. Ne yazık ki onun yokluğunda ikinci sığınağım olan odama sığınacaktım.

Taksi durduğunda cama yasladığım kafamı düzelttim. Çantamdan çıkardığım parayı vererek arabadan indim. Tüm sakinliğimle evime girdim. Kabanımı ve çantamı kapının hemen önüne rastgele bırakarak merdivenlerden çıktım. Odama girdiğimde şimşek çaktı. Ankara kışı yine kendini gösteriyordu. Kar yağarken bir anda yağmur başlayabiliyordu. Boydan boya cam olan camımın önüne oturdum. Camdan süzülen yağmur damlalarını izlemeye başladım. Dışarıdaki hava ruh halimi yansıtıyordu. Görebildiğim kadarıyla camdan yansımamı izledim.
Dudaklarım şişmişti. Camdan süzülen yağmur damlalarına yanaklarımdan süzülen gözyaşlarım eşlik ediyordu.

Kafamda kendi sesim yankılanıp duruyordu. Bencilsin! Dizlerimi kendime çektim. İnleyerek yüzümü dizlerime gömdüm. Boğuluyor gibiyim. Acıyı, çaresizlik duygusunu ve Poyraz'a yaşattığım hayal kırıklığını iliklerime kadar hissediyorum. Yüzümü bacaklarımdan ayırarak ellerimle kapattım. Dayanılmaz bir hisle bağırdım. Yüzümde ellerim olduğu için sesim boğuk ama gür çıkmıştı. Hemen peşine boğazımda keskin bir acı hissettim. Ruhumun hissettiği acının yanından dahi geçemezdi bu acı. Ruhum acılar içinde kıvranıyordu. Poyraz'a yaptığımı bir türlü affedemiyordum.

SİMSİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin