BEĞENMEYİ VEYORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :))X -L
Yatakta gerileyerek ayağımda ki ayakkabıyı kafasına fırlattım, isabet ettiği için kendimle gurur duyuyordum.
‘’Zaten senin seçimine ait olduğumu düşünmüyordum.’’ Kollarımı birbirine dolayarak ay ışığına bakmak için başımı çevirdim ama karşılaştığım şey simsiyah gözlerdi.
‘’Şu lanet gözlerini benden uzaklaştır.’’ Korkmuştum, yatakta gerilerken bana daha çok yaklaştı. ‘’Lanet okuyan küçük kız cezalandırılmalı, bana aitsin.’’ Sesini alçaltırken bacağımı tuttu ve kendine doğru çevirdi.
‘’Harry… Lütfen, istemiyorum.’’ Beni öpmeye çalışan dudaklarından uzaklaşırken geri çekildi, eski gözleri geri geldiğinde ellerini dudaklarına götürdü ve diğer eliyle saçını düzeltti. Ürkek bakışlarla ona bakarken meşhur suskunluğu ile odadan ayrıldı.
***
Sabaha kadar gözümü kırpmadan tavanı izlemiştim, gerçek anlamda değil tabii. Alt dudağımı ısırarak yataktan kalktım, odadan çıkmak için kapıyı yavaşça araladığımda Muo içeri girdi ve yatağa çıkıp kendini uykunun kollarına bıraktı.
Yavaş adımlarla merdivenden inerken koltukta uzanan bedene göz gezdirdim, Harry kollarını birbirine dolamış uyuyordu. Belki de sadece dinleniyordu, onun uyumadığını sanıyordum.
Ses çıkarmamaya çalışarak parmak uçlarımda dış kapıya doğru ilerledim, elimde tuttuğum küçük ayakkabılar ben yürüdükçe birbirlerine çarpıp tok bir ses çıkarıyorlardı. Boynumun arkasında hissettiğim esintiyle beraber yutkundum. Göz ucuyla boş koltuğa bakınırken ikinci kez yutkunmayı ihmal etmedim.
‘’Bir yere mi gidiyordun?’’ yavaşça arkamı döndüm, kırmızı gözleri yeşil hallerine geri dönmüştü.
‘’Bayan Glaries ile yürüyüşe çıkacaktım.’’ Dedim soğuk bir sesle, üzerime doğru birkaç adım atınca sırtımı kapıya dayamak zorunda kaldım. ‘’Evliliğimizin ilk günü mü? Beni evde yalnız mı bırakacaktın?’’ başını önüne eğdi ve gözlerini bacaklarına dikti, kendi bacaklarına. Başını tüm dişlerini göstererek kaldırdığında irkildim, o ölü ya da değil kesinlikle bu ‘azgınlığını’ etkilemiyordu.
‘’Ailen ne zaman dönecek?’’ parmak uçlarımı kapıya dayarken tutturduğum minik ritimle rahatlamaya çalışıyordum. ‘’Bir fikrim yok ama Juliana fazla sabırsız, bilirsin.’’ Beni işaret ederken gözlerini şaşı yaparak dalga geçti, o gerçek bir deliydi.
Omuz silkip salona geri döndü onun buraya gelişinin bile gerçekçi olduğunu düşünmüyordum.
(12 Ağustos 1810)
Düğünün üzerinden sadece 4 gün geçmişti ve biz Harry ile o işi yapmamıştık, hazır hissetmiyordum o da bunu bildiği için odaya dâhil girmiyordu. Belki de bu onun sessiz eylemlerinden biriydi. O kafamı karıştırmıştı, onunla evlenmek ani olan bir şeydi. Ailesindeki herkes evlenmemiz için üstü kapalı imalar da bulunmuş, hızlanması için yardımcı olmuştu. Anlamadıklarımdan biri ise John amca bana acıyan bakışlar ile bakıp duruyordu ona ne zaman ‘ne oldu?’ diye sorsam bir bahane üretim sekerek oradan uzaklaşıyordu yani kaçıyordu. Ev boştu, Valeries’ler geri gelmemişti sanırım bir süre evi bize bırakacaklar. Onlar geldiğinde Harry genç ben ise yaşlanmış bir kadın olacaktım, acaba başka bir kadınla evlenir miydi?
Bunları düşünürken parmaklarımı dudaklarımdan hızlıca çekerek ayağa kalktım, onu bu gece mutlu etmem gerekiyordu. Harry anlam veremeyen bakışlarıyla beni süzdükten sonra sağ bacağını sol bacağının üzerine atıp yumruğunu çenesinin altına yerleştirdi ve okuduğu kitaba geri döndü. Belki bu da eski âşıklarından gelen günlüklerden birisiydi? Tanrım, kesinlikle deliriyorum.
Merdivenlerden yukarı çıkarken taş korkuluğun üzerinde avucumu gezdirip minik kıvılcımlar çıkmamasına özen gösterdim çünkü ellerimle taşa garip fikirlerimle beraber baskı uygularken sürtüyordum. İki taşı birbirine sürtünce bir kıvılcım çıkarmanın mümkün olduğu kadar mümkündü, topraktan oluşan etin taşa sürtünerek kıvılcım çıkartması. Buraya ilk geldiğim zaman kaldığım odanın içine girip kapıyı ardımdan kapattım, yerde kırık ayna parçalarından eser yoktu sadece kum birikintisi duruyordu. Başımı kaldırıp tavana baktım, meleklerden birkaçı gözlerini bana çevirmiş şeytanca gülümsüyordu. Sırtımda hissettiğim sıcak-soğuk arasındaki sıvı ile beraber dizlerimin üzerine çöktüm. Neler olduğunu bilmiyordum tek bildiğim başımı taş zemine sertçe çarptığım ve kum birikintisinden oluşan birkaç ayak parmağı.
***
Uyandığımda aynı yerdeydim, alnımın kenarından yere damlayan küçük kan birikintisine bakarak inledim. Ayağa kalktığımda üzerimde bir eksiklik hissettim, kıyafetlerim yoktu tamamiyle çıplaktım. Elimle başımı tutarken boğazımı yırtarcasına bir çığlık atıp kapıyı yumrukladım, artık kafamın içindeki o şey bana benden bağımsız çalışan organmış gibi geliyordu. Kapıyı kendim açamayacak gözüm dönmüştü, aniden kapı açıldı ve boşluğa kendimi attım.
Beni saran kollar düşmemi engellerken ona daha çok tırmanmaya çalıştım.
‘’Sakin ol, ne oldu?’’ Harry duygusuzca sorarken geri çekilip yeşillerini inceledim.
‘’Az önce bir şey oldu ve ben başımı çarptım, çıp-‘’ koluma kadar çekilen beyaz kumaşa bakarken ağzım şaşkınlıkla aralandı. ‘’Ne?’’ dedi Harry devam et dercesine ama sadece başımı sallayıp onu ittim ve onun odasına doğru ilerledim. Onun peşimden gelmesini ummuyordum fakat gelmişti, yüzüne kapıyı kapatıp sürgüyü içe geçirdim.
‘’Cassy! Sorun nedir? Kapıyı aç, kendi kapımı kırmak istemiyorum.’’ O kapıya vururken ben yere çömelmiş başımı dizlerimin arasına almıştım. Güneşimi kapatan gölge ile gözlerimi araladım ve tekrar çığlık atarak sırtımı iyice kapıya yasladım. Sırtımda hissettiğim tahta ile beraber daha çok bağırıyordum, karanlık figür beni içine çekecek gibi yaklaşıyordu.
Gözlerimi açıp yatakta doğrulduğumda derin nefesler alarak etrafıma bakındım. Kuruyan boğazımı tükürüğümle ıslatmaya çalışırken yanımda yatan Harry de kalktı.
‘’Bebeğim, neyin var?’’ diye sordu, gözlerini ovalarken diğer eliyle sırtımı sıvazlıyordu. O gerçekten uyumuş muydu? ‘’Çok kötü bir rüya gördüm. Biz hangi gündeyiz?’’ kâbusun şokunu atlatmaya çalışırken Harry’ye baktım, gözlerini kısarak bana baktı yeşil gözleri sanki içini boyayla doldurmuşlar gibiydi. ‘’Uhm, bugün 5. Gün şey Cassy ne olduğunu anlatmak ister misin?’’ artık daha rahat davranıyordu.
‘’Sen ne zamandan beri uyuyorsun?’’ tek kaşımı kaldırarak ona döndüm o ise geri yatmış kollarını tıpkı rüyamda ki gibi birbirine dolamıştı. ‘’Hislerimi geri aldığımdan beri uyuyorum.’’ Ağzının içinde gevelerken derin nefesler aldı. Yanaklarımın kızarmasına sebep olan soru beynime hücum ederken alt dudağımı ısırdım. ‘’Yani biz?’’ saçlarımı yana atıp başımı geriye attım. ‘’Hayır, uyuya kaldın ve ağladın bu yüzden sana dokunamadım.’’ Dedi ve kıkırdadı.
BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINNNN SİZİ SEVİYORUM :))X -L

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cold FLOW
Fanfiction''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan deği...